28 Şubat 2015 Cumartesi

Ölümünün 26. Yıldönümünde Mezarı Başında Anılan Yazarın Tam Olarak Ne Yazdığını Kimse Hatırlamıyor

Ölümünün 26. Yıldönümünde Mezarı Başında Anılan Yazarın Tam Olarak Ne Yazdığını Kimse Hatırlamıyor





1984 yılında geçirdiği ani bir kalp krizi sonucunda kaybettiğimiz yazar ve düşünür Fehmi Turan Somyer, ölümünün 26. yılında Ankara, Karşıyaka mezarlığındaki kabri başında anıldı. Anma töreninde Somyer'in kıymetinin toplum tarafından hala anlaşılamamış olduğunu belirten sevenleri ve yakınları, açık konuşmak gerekirse kendilerinin de bu konuda hala tereddütleri olduğunu samimiyetle itiraf ettiler.


Eserleriyle iz bırakamadı


Ankaralı yazar ve düşünür Fehmi Turan Somyer, ölümünün 26. yıldönümünde Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabrinin başında, eşi, iki çocuğu ve üç kardeşi dahil toplam on kişinin hazır bulunduğu bir törenle anıldı. 1956 yılında Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni bitiren Somyer, mezun olduktan sonra, artık o ara kimin dolduruşuna geldiyse, mesleğini yapmak yerine gazeteciliğe yönelmeyi tercih etti. 1984 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılan usta kalem, vefatına değin başta Ankara Havadis, Başkent Postası, Seymenler Ekspres ve Kızılay'ın Sesi olmak üzere irili ufaklı bir çok yerel gazete ve dergide, dönemin güncel olaylarını değerlendirdiği yazılarıyla topluma elinden geldiği kadarıyla ışık tutmaya çalıştı ancak pek başarılı olamadı.


"Rahmetli çok uzun yazardı"


Merhum yazarın kardeşi Arif Cihat Somyer, anma töreninde yaptığı konuşmada, “Abimin özellikle Türkiye'nin yakın dönem siyasi tarihi hakkında bir şeyler söylediğini ben şahsen net olarak hatırlıyorum. Bu konuda bir iki kitap da yazmıştı galiba. Keşke en azından ailesi olarak o eserleri okuyabilseydik. Ancak tabii gerek rahmetlinin tuğla gibi yazmış olması, gerekse vakitsizlik yüzünden bugüne kadar biz de biraz ihmal ettik maalesef. Ancak inanın ki gerçekten vakit olmuyor. İşten geliyorsun eve, yemek yedin, bir çay içtin, televizyon karşısında biraz uzanayım falan dedin mi zaten bi bakıyosun saat 11 olmuş... Fakat ilk fırsatta rahmetlinin kitaplarına başlamayı düşünüyoruz. En azından belki ailemizin en küçüğü Arda Somyer okuyup, bize bi özetini çıkartır.” sözleriyle ağabeyinin fikirlerinin yaşatılması konusunda genç kuşaklara önemli görevler düştüğünü ifade etti.


12 Eylül: Sancılı Yıllar


Ağabeyinin 12 Eylül döneminde büyük sıkıntılar çektiğini ve darbenin en önemli mağdurlarından biri olduğunu söyleyen Arif Cihat Somyer, o sancılı yıllara dair bir anısını da şu sözlerle paylaştı:


"Sabah radyoyu açtık Kenan Paşa darbe bildirisini okuyor, pencerenin dışından askerlerin sesleri falan geliyor; anladık tabii kötü bir şeyler olduğunu, hepimiz korkuyoruz. Abim hiç istifini bozmadı, gitti sinekkaydı tıraşını oldu, en güzel takım elbiselerini giydi, ayakkabılarını boyadı. Sonra bize döndü, 'Çocuklar, inzibatlar birazdan beni de almaya gelirler, eli kulağındadır. Lütfen metin olun. İçeride bana bir şey olursa anneme, Nimet yengenize (eşi) iyi bakın. Birbirinize sahip çıkın. Muvaffakîyetler dilerim.' dedi. Annem bir yandan ağlıyor, yengem öbür yandan; perişan haldeyiz. Neyse o gün akşama kadar gelen giden olmadı. Ertesi gün de aynı şekilde yine gelen giden yok. En son sıkıyönetimin 3. günü, abim artık dayanamadı o gerilime, kendisi kalktı teslim olmaya gitti. Orada askerler listeye bakmışlar 'Amca senlik bir durum yok, de haydi evine' diye yollamışlar bunu. Bu olay abimi ziyadesiyle üzdü. Düşünün, neredeyse eli kalem tutan herkesin gözaltında alındığı bir dönem yani. O günden sonra iyice kabuğuna çekildi rahmetli. Üç sene sonra da kalbine yenik düştü zaten..."


Bir takım eserler verdiği kesin gibi


Merhum yazarın oğlu Ferit Somyer de, babasının sadece siyaset alanında değil, insana dair hemen her konuda fikirleri ve yazıları olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Hiç unutmuyorum bir keresinde Boğaz'ın sularının çekildiği gün diye, çok enteresan bir makale yazmıştı... Yok pardon, onu yazan şeydi... Babam Kuğulu Park'la alakalı bir şeyler yazmıştı galiba... Kuğu geçiyordu içinde, onu kesin hatırlıyorum da...Eve gidince bir tekrar bakayım ben ona."


Ölümle ilgili güzel bir şeyler yazmıştı


Anma töreninde son sözü alan ise merhumun eşi Nimet Somyer oldu. "Bugün biz burada asla gözyaşı döküp, üzülmeyeceğiz. Çünkü o bunu asla istemezdi..." diyerek konuşmasına başlayan Nimet Hanım, gözyaşlarına güçlükle hakim olarak şöyle devam etti: "Hatta bir eserinde de ölümle ilgili aynen şunu demişti: Ölüm eğer bugün varsa, ben yokken... Eee... Ölümlü dünyada hepimizin şeyi... Hayat kısa, salla... Ya Orhan, nasıldı amcanın o lafı? Sen bi kere demiştin ya hani.. Neyse, yani kısacası ölümle adeta alay eden bir insandı, aşırı olgundu, bilgeydi."


Konuşmaların ardından Fehmi Turan Somyer'in ruhuna fatiha okumak için hazırlanan sevenleri ve yakınları, havanın biraz serinlemesi üzerine törenin bu bölümünü iptal ederek evlerine dağıldılar.




24 Şubat 2015 Salı

İç Güvenlik Paketinin Yasalaşmasını Bekleyen 2 Yıllık Polis Memuru Ekrem Yudumlu (25) Basacağı Evlerin Listesini Netleştirdi

İç Güvenlik Paketinin Yasalaşmasını Bekleyen 2 Yıllık Polis Memuru Ekrem Yudumlu (25) Basacağı Evlerin Listesini Netleştirdi





TBMM’de hızla oylanan İç Güvenlik Paketi’nde sona doğru yaklaşılırken yeni yasayla birlikte yepyeni bir iş hayatına kavuşacak olan polis memurlarında da heyecan artıyor. Son olarak bu sabah İstanbul Bağcılar’da oturduğu mahallenin kahvehanesinde bir bilgilendirme toplantısı düzenleyen polis memuru Ekrem Yudumlu ilk etapta basacağı evlerin listesini komşuları ve kamuoyuyla paylaştı. Liste büyük ilgi görürken Yudumlu da hazırlıklarını en kısa sürede tamamlayacağı mesajını verdi.


“Çok şükür hukuka kavuşuyoruz”


Bağcılar’ı Sevenler ve Elden Geldiğince Güzelleştirmek İsteyenler Derneği’ne ait kahvehane olarak kullanılan lokalde önemli açıklamalara imza atan polis memuru Ekrem Yudumlu, yeni iç güvenlik paketinin mahalle halkına etkisinin nasıl olacağına dair ilk ipuçlarını verdi. Sözlerine “Valla çok şükür biz de polisler olarak hukuka kavuşuyoruz. Eskiden neydi öyle her işin içinde savcı mavcı vardı. Öyle adalet mi olur? Ben hukukuma aracısız ulaşamayacak mıyım? Benim hukukla bir özelim olamayacak mı?” diyerek başlayan genç memur, yasayı tüm meslektaşlarıyla birlikte sevinçle karşıladıklarını dile getirdi.


Yasada eksiklikler de var


Yoldan geçeni öylece gözaltına almaktan ev basmaya dek birçok polisin doğal ihtiyacı sayılan önemli gereksinimlerin yasa sayesinde karşılanacağını belirten Yudumlu, paketin ufak tefek eksikliklerinin de olduğunu samimiyetle itiraf etti. “Yani bence mesela çakmak da yanıcı bir şey. Hatta bak doğru bir açıyla kaldırıma fırlatınca patlayıcı da olabiliyor. Onu da kanuna eklemiş olabilselerdi sokakta ‘Birader ateşin var mı?’ diye sormak birçok suçun önlenmesi için yeterli olacaktı” sözleriyle durumdan yakınan polis memuru, bu eksikliklerin Anayasa değişikliği yapılırken giderilmesi gerektiğini ekledi.


İlk makul şüpheli…


Açıklamalarına devam ederken iç güvenlik paketinden “Artık Molotof atmak serbest olmayacak. Ha keza bonzai de öyle. Gördüğümüzü yakalayabileceğiz” diyerek övgüyle söz eden Yudumlu, kahve sakinlerinden birinin “Eskiden serbest miydi?” sorusuna ise “Kim sordu onu? Ha İbrahim sen misin? Tamam seni de yazdım listeye” şeklinde yanıt verdi. Bu esnada mahallenin sevilen simalarından Hüseyin Çekener’in (64) kahvehaneye girmesiyle sözleri bölünen genç polis, yaşlı mahalle sakinine de “Hüseyin abi o atkıyı çıkarıyoruz yalnız, bak yüz kapama 2 yıldan başlıyo, bozuşmayalım" şeklinde uyarıda bulundu.


Ardından, Çekener'in atkısından ötürü ‘makul şüpheli’ sıfatı kazandığına kani olan Yudumlu, yaptığı üst aramasında çıkan İddaa kuponuna da “Hah... Bak bu bir takım şeylerin delili olabilir... Evet Real Madrid üst. Ben de böyle oynıcaktım zaten. Bu bende dursun bakalım. Kim bilir altından ne paralel oyunlar çıkacak Hüseyin efendi??” diyerek el koydu.


Listesini paylaştı


Düzenlediği toplantının sonunda basacağı evlere karar verdiğini de açıklayan polis memurunun paylaştığı listeden öne çıkan kimi detaylarsa şöyle;


Gemiciler Sokak’tan Burak: Bu çocuk bizim Dündar Abi'nin kızı Neriman’ın etrafında çok dolanıyor. Neriman böyle gizli paralelci, CHP zihniyetli, İsrail ajanı olduğu neredeyse kesin tiplere değil, bence şöyle halim selim, emekliliği olan, düzenli maaşlı, ne biliyim devlet memuru gibi birileri layık…


Yukarı mahalleden Ayhan: O pozisyonda ben boştaydım, naaptı gitti gene şut çekti. Hayır o da aynı parayı veriyor halısahaya, ben de. Hani adalet?


Babaannemler: O son bayram harçlığını efendice verecektiniz… Ne var yani 25 yaşındaysam?


Murat Boz (adresi bulunacak): Kızlar bayılıyor bu herife. Alayım içeri, 2 gece yatsın da düşsün süngüsü. Bakalım o halini de beğenecek mi kızlar?


Yönetici Hakkı Bey: Yönetici aidat ödemiyormuş, bunu yeni öğrendim ben. Bir uğrayayım da bakalım belki erken seçime gitmeyi istiyor olabilir.


Eftelya Kuruyemiş: Ne var yani öğleden sonraları devriye atarken 2’şer gofret yiyoruz, hemen hesaba yazmış…




15 Şubat 2015 Pazar

'Türkücü Nihat Doğan' Tiplemesiyle Gönülleri Fetheden Başarılı Oyuncu Demir Kungül, Artık Yeni Projelerde Yer Almak İstiyor

'Türkücü Nihat Doğan' Tiplemesiyle Gönülleri Fetheden Başarılı Oyuncu Demir Kungül, Artık Yeni Projelerde Yer Almak İstiyor


Tüm Türkiye'nin yakından takip ettiği, milyonların sevgilisi Nihat Doğan karakterini yıllardır başarıyla canlandıran başarılı oyuncu Demir Kungül, verdiği özel bir röportajda Nihat Doğan tiplemesinin gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirirken, bundan sonrası için ise artık yeni projelerde de yer almak istediğini belirtti.


Demir Kungül, Ankara Devlet Tiyatrosunun emektar oyuncularından biri. Tiyatroyla başladığı oyunculuk kariyerine daha sonra televizyon yapımlarıyla devam eden ve ilk olarak "Cennet Mahallesi" adlı dizide "Fırıldak Taksici Cihan" rolüyle dikkatleri üzerine çeken Kungül, uzun yıllardır da ekranlarımıza "Fantastik Türkücü Nihat Doğan" tiplemesi ile konuk oluyor.


Yarattığı karakterle yaşamaya alıştı


Dün akşam verdiği bir röportajla yarattığı tipleme Nihat Doğan ve kendisi hakkında merak edilen soruları yanıtlayan Demir Kungül, sözlerine Nihat Doğan karakterinin artık kendi isminin önüne geçtiğini itiraf ederek başladı.


"Nihat Doğan" olarak yaşamaya alıştığını kaydeden Kungül, "Halkımız sağolsunlar çok sevdiler Nihat'ı. Çünkü Nihat kimi zaman gerçek olamayacak kadar absürd bir karakter gibi görünse bile temelde içimizden biri; biraz duygusal, sapına kadar delikanlı, hafif kafası karışık, çoğu zaman da ne yaptığını, ne söylediğini bilmeyen bir adam." diyerek canlandırdığı karakteri, mizah sektöründeki çok değerli yazar arkadaşlarının da katkılarıyla yarattığını kaydetti. Kungül, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Toplumsal bir misyon üstleniyoruz"


"Tabii mizahın doğası gereği zaman zaman abartı derecede saf olabiliyor Nihat, oldukça karikatürize yanları var... Ama bir anlamda biraz da sürdürülebilir bir iş olmasını sağlıyor bu. Düşünsenize, her şeyi yükleyebiliyorsunuz oynadığınız karaktere. Ne dese sakil durmuyor, ne yapsa oluyor. Yani o haliyle siyaset bile yapmaya çalışabiliyor. İşte, Nihat mesela politikaya da atılmak istiyor, öyle bir hırsı var fakat o kadar saf ki, demagoji bile yapamıyor. Orada biraz da günümüz siyasetindeki dini, milliyetçi sömürüye dair göndermeler var. O anlamda, bence yarattığı farkındalıkla önemli bir toplumsal misyonu da yerine getirdi Nihat tiplememiz."


Farklı roller almak istiyor


İnsanların artık dışarıda kendisine "Nihat Abi" diye seslendiklerini söyleyen usta oyuncu Kungül, "Açıkçası başlarda Nihat rolünün üzerime yapışmasından korkuyordum ancak daha sonra bu durumu ben de kanıksadım. Şimdi evdeyken eşim bile beni zaman zaman Nihat diye çağırıyor. Aramıza bir espri oldu artık bu. Hem rahmetli Kemal Sunal'ı da yıllarca Şaban diye tanıdı sevdi insanımız. Onun gibi bir efsanenin yolundan gitmek de benim için ayrıca büyük bir onur." dedi ve ekledi: "Fakat yine de oyunculuk kariyerime bundan sonra farklı rollerde devam etmek istiyorum. Şu an bazı teklifler var ancak henüz netleşmediği için fazla ayrıntıya giremiyorum. Yalnız şu kadarını söyleyeyim, belki önümüzdeki dönem dram tarzı bir yapımda sevenlerimin karşısına çıkarak onları şaşırtabilirim."


"Oğlum senin hiç aklın yok mu?"


Kungül, sokakta insanlardan bugüne kadar ters bir tepki alıp almadığı yönündeki bir soruyu ise, "Hayır, genelde insanımız karakteri çok sevdiğinden, gelip benimle fotoğraf çektirmek isteyenler, 'Senin ruhun benimkinin önünde diz çöker' repliğini bir kere de onlar için okumamı rica edenler oluyor. Elimden geldiğince onları kırmamaya çalışıyorum. Yalnız bir defa yaşlı bir teyze bana sokakta, 'Oğlum senin hiç aklın yok mu?' diye çıkışmıştı, bir de geçen sene ulusal psikiyatri kongresinde bipolar bozukluk üzerine bir sunumda örnek vaka olarak adım geçmişti. Onlar var enteresan denebilecek." şeklinde yanıtladı.


Konuşmasında, Nihat Doğan'ı oynadığı süre içerisinde en çok eğlendiği bölüme de değinen başarılı oyuncunun, "Galiba o 'Benim ülkemin koyunu bile bir başka bakıyor' repliğini söylediğim bölümdü. Gülmekten o sahneyi kaç defada çektik hatırlamıyorum. Bütün ekip yerlerdeydi." derken dahi kahkahalarına engel olmakta bir hayli zorluk çektiği gözlerden kaçmadı.


Röportajın son kısmında yoğun ısrarlara dayanamayıp kısa bir süre Nihat Doğan'ı canlandıran Demir Kungül, "Bahın size söylüyorum. Eğer benim bu repliğimi de internette 1 milyon kereden az paylaşırsanız, yemin ediyorum hakkımı helal etmem. Ölsem de benim ruhum gelir o fiber kabloları size yedirir." diyerek sevenleri için hoş bir jest yaptı.



14 Şubat 2015 Cumartesi

14 Şubat Resmi Olmayan Sonuçları Gelmeye Başladı: Alınan Prezervatif Sayısı 27.300, Açılan Prezervatif Sayısı 86

14 Şubat Resmi Olmayan Sonuçları Gelmeye Başladı: Alınan Prezervatif Sayısı 27.300, Açılan Prezervatif Sayısı 86


Tüm dünya ile birlikte Türkiye'de de 14 Şubat Sevgililer Günü kutlamaları bütün coşkusuyla devam ederken, il bazında resmi olmayan ilk sonuçlar da haber merkezlerine ulaşmaya başladı. Yapılan ilk değerlendirmelere göre ayrılık, kapris, cimrilik, müzmin saplık, boş ev bulamama ve bilinçsiz peluş ayı kullanımı gibi etkenler yüzünden katılım önceki yıllara göre düşük geçerken, kesin tablonun bu gece yarısından itibaren netleşmesi bekleniyor.


Vatandaşlık görevi


Türkiye, bir Sevgililer Günü’nde daha vatandaşlık görevini yerine getirmek için market ve eczanelere akın etti. Doğu illerinde sabahın erken saatlerinden itibaren başlayan prezervatif alım sürecinde heyecanla beklenen ilk sonuçlar ajanslara ulaşmaya başlarken, yapılan ilk değerlendirmeler katılımın beklenenden düşük olduğuna ilişkin oldu. Açılan/Alınan prezervatif sayısı oranının önümüzdeki saatlerde yükselmesi umut edilirken, iller bazında basına yansıyan resmi olmayan ilk sonuçlar şöyle:


İstanbul: Kutlamaların en coşkulu şehri olan İstanbul’da Sevgililer Günü tam bir şölen halinde geçiyor. Özellikle Beyoğlu ve Beşiktaş’ta adeta nefesler tutulmuş durumda. Bu iki ilçede alınan toplam prezervatif sayısı 1800, şu ana kadar açılan prezervatif sayısı ise henüz 14, ancak akşam yemeğinin ardından sayının hızla yükselmesi bekleniyor. İstanbul'da merkez ilçeler bu yıl da bekleneni vermiş gibi görünürken henüz Avcılar, Büyükçekmece ve Zeytinburnu gibi önemli bölgelerden net bir sonuç ulaşmadı.


Ankara: Alınan prezervatif sayısı: 2200, Açılan prezervatif sayısı: 8. Bugüne dek çeşitli seçimlerde elektrik kesintilerinin sık yaşandığı Ankara’da bu gece de kesinti yaşanması halinde sonuçlarda ciddi bir artış bekleniyor. Saat 21.30'da Cumhurbaşkanlığı tarafından verilecek 14 Şubat resepsiyonunun eşsiz gerçekleştirileceğinin ilan edilmesi Başkent’te sonuçları olumsuz etkileyebilecek bir unsur olarak dikkat çekiyor.


İzmir: Çöpten çıkan torba torba prezervatif 14 Şubat’a bir miktar gölge düşürürken, şu ana dek alınan 700 kutunun 13 tanesi açılmış durumda. Her şeye rağmen uzmanlar, bu yıl da İzmir'in bekleneni vereceği konusunda iyimserler.


Edirne: Sınır kapısında hazırlanan perdeler ardında prezervatiflerini kullanan gurbetçi vatandaşlar, çevreden gelen tepkilere aldırış etmediler. Açılan prezervatif sayısı: 17


Konya: Mükerrer prezervatif kullanım ihbarları üzerine İl Sağlık Müdürlüğü harekete geçti…


Kars: Sınırdan kaçak olarak geçmeye çalışan prezervatif yüklü bir kamyon, güvenlik güçleri tarafından durduruldu. Tutuklanarak savcılığa sevkedilen kamyon sahibi Muhittin Erciş'in, savcılıkta alınan ifadesinde "Satıcı değil, kullanıcıyım" sözleri dikkat çekti. Kamyondan çıkan 200 koli prezervatife polis tarafından el koyulurken şoför sağlık kontrolü için hastaneye sevk edildi.


Çankırı: “Sevgililer Günü”nün geleneksel olarak “En azından imam nikahı kıydırmışlar günü” olarak kutlandığı Çankırı’da katılım, geçen yılların çok altında kaldı. Alınan prezervatif sayısı: 95, açılan prezervatif sayısı: 1 (ondan da balon yapıldı)


Batman: Alınan prezervatif sayısı: 65, açılan prezervatif sayısı: 2, töre cinayeti nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı: 2


Siyasilere ne mesajı verildi?


Özellikle sahil kentlerinden gelecek olan sonuçların ardından tablonun daha da netlik kazanacağını belirten uzmanlar, şu ana kadar elde edilen rakamların verdiği siyasi mesajı ise, vatandaşların en azından 3 çocuk konusunda hükümete destek vermeye devam ettiği şeklinde yorumluyorlar. Sonuçları her saat başı bu sayfadan sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz...



13 Şubat 2015 Cuma

Uzmanlardan Sevgililer Günü Öncesi 'Grinin Elli Tonu' Uyarısı: ''Siz elini tutsanız şükredin, yatağa bağlama falan komple hayal''

Uzmanlardan Sevgililer Günü Öncesi 'Grinin Elli Tonu' Uyarısı: ''Siz elini tutsanız şükredin, yatağa bağlama falan komple hayal''


Sevgililer Günü'nden tam bir gün önce, 13 Şubat gibi manidar bir tarihte vizyona giren Grinin Elli Tonu, Türkiye’deki psikologları ve ilişki danışmanlarını harekete geçirdi. Bugünden itibaren çeşitli numaralarla sinemaya götürülecek olan genç kızların, filmde oluşan beklentinin aksine erkek arkadaşlarını yarı yolda bırakacağına dair uyarılarda bulunan uzmanlar “Valla bizim ülkede öyle kelepçedir, kırbaçtır çok umutlanmayın. Neticede elin yanlışlıkla değse ‘Aşkım saçımı çekme’ diye bağıran insanlardan söz ediyoruz” diyerek yaşanabilecek hayal kırıklıklarına dikkat çektiler.


İlişkiler büyük tehlikede


Grinin Elli Tonu’nun vizyona girişiyle beraber harekete geçen uzmanlardan, büyük tehlike altında olan sevgililere ilk uyarılar geldi. Konuya ilişkin olarak gazetecilere açıklamalarda bulunan Uzman Psikolog Aycan Cemilgen, filmde yer alan bağlamalı, kelepçeli-kırbaçlı, tokatlı-şaplaklı sahnelerin boş umutlar beslemeye sebep olmaması için çok dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Filmin zamanlamasının son derece manidar olduğunu vurgulayan Cemilgen, yaşanması beklenen tabloyu da şu sözlerle aktardı:


İstenmeyen tablo…


“Sevgililer Günü'nde kız arkadaşını alıp sinemaya gidecek nice yağız delikanlı film sonrasında sevgilisine ‘Ya o göz bağlama sahnesi neydi öyle di mi? Acaba biz de denesek mi tavşanım?’ diye yanaşacak. Ben size olacağı söyliyim, bu teklifi yapan erkeklerin %97’si ‘Saçmalama aşkitom ben öyle bir kız mıyım diye anında reddedilecek. Kalan %3 daha da beter, muhtemelen ikisi birden gözlerini bağlayacaklar. Evin içinde anadan üryan Halit Akçatepe’yle Kemal Sunal’ın kör taklidindeki gibi öylece dolanırlar artık… Bu tablonun da ne denli erotik olacağını artık sizin takdirlerinize sunuyorum”


“Who is your daddy?”


Uzman Psikolog Aycan Cemilgen, özellikle sinema salonlarında yaşanabilecek sorunlara da değinerek, film arasında ve bitiminde büyük çapta kavga ve ayrılıkların yaşanacağını ve gençlerin bunlara hazır olması gerektiğini belirtti. ‘Sen beni nasıl bir filme getiriyorsun?’, ‘Kızcağız o kadar kırbaç yedi gıkı çıkmadı, sen bir şaplağı çok gör’, ‘Aklından bile geçirme sakın’ ve ‘Evde kırbaç yok da mezurayla denesek mi? Onun da acısı pistir’ örneklerinin en çok kullanılacak cümleler olacağını söyleyen Cemilgen, toplumun önemli bir bölümünün henüz göreceklerine hazır olmadığını ekledi. Deneyimli uzman psikolog “Ben buradan özellikle delikanlılarımıza sesleniyorum, öyle gaza gelip ''Who is your daddy'' falan demeye kalkmayın. ‘İşte benim babam da bu’ cevabıyla kendinizi birden kayınpederin karşısında kız isterken bulursunuz” uyarısında bulunmayı da ihmal etmedi.


İşte ilk yorumlar…


Filmi sabah seansında izleyen ilk seyircilerin yorumlarıysa uzmanları doğrular nitelikteydi. Gencinden yaşlısına, evlisinden sevgilisine farklı özelliklere sahip kimi izleyicilerin sinema salonu çıkışında aktardıkları yorumlardan öne çıkanlar şöyle;


Buse Özbilen (21): Kızın gözlerini bağlayınca ben “Yaa ne güzel bak sürpriz doğumgünü partisi yapıcak adam galiba, şimdi elinde pastayla gelir” dedim. Pastayla gelmedi… Mum da vardı ama çok farklı kullandılar… Heralde adetleri böyle…


Ekrem Tanören (66): Ben çok beğendim filmi. Biz de hanımla evde sık sık BDSM yaparız. Yengeniz sırtıma bir bardak çeker çocuklar Allah sizi inandırsın bağırtır adamı. Ama sabaha da ne bel ağrısı kalır ne bir şey.


Cankut Yumurtacı (25): Ben kız arkadaşımla gelmiştim. Baktım ilgiyle izliyo filmi, bir yerde çok sağlam bir tane indirdim bunun suratına. Orda çıktı gitti sinemadan. Hayır anlamıyorum Shrek 3’e gittiğimizde de ben Shrek taklidi yapmıştım, sevmişti onu…


Orhan Erbaşı (28): Bütün yatak odasını İstikbal’den aldık lan biz. Nereye bağlıcan kızı? Dev gibi yatak başı yapmışlar deriden. Bazaya mı sokayım? Ne yapayım bu imkanlarla??


İdil Tantulacı (19): Erkek arkadaşımla gittik sinemaya ama filmi pek izleyemedik; konusu neydi ya filmin?


Yusuf Ilgıtlar (33): Valla güzel oldu, iki film birden kültürü kalktığından beri doğru düzgün bi şey izlememiştim. Yarısından sonra da zaten işin bitince çıkıyosun o açıdan da iyi.



Congratulations diye yazılır Koangıracu.. yok yok kanguruacule.. böyle de değildi. Kanguracıleyşı.. nasıl okunuyo lan bu ?

Congratulations diye yazılır Koangıracu.. yok yok kanguruacule.. böyle de değildi. Kanguracıleyşı.. nasıl okunuyo lan bu ? February 13, 2015 at 12:03PM

12 Şubat 2015 Perşembe

Sana, geleceğinde yer ayırmayan insanlar için bugünlerini harcama...

Sana, geleceğinde yer ayırmayan insanlar için bugünlerini harcama... February 13, 2015 at 01:11AM

Facebook hesabını dondururken çıkan "XXX seni özleyecek" yazısının altına "numaram var, arasın " yazmak istiyorum.

Facebook hesabını dondururken çıkan "XXX seni özleyecek" yazısının altına "numaram var, arasın " yazmak istiyorum. February 12, 2015 at 11:20PM

Acı geldi mi tek tek değil, cümbür cemaat gelir. [Shakespeare]

Acı geldi mi tek tek değil, cümbür cemaat gelir. [Shakespeare] February 12, 2015 at 09:19PM

Birkaç sıkıntıyla karşılaştın diye vazgeçmek yok. Yeni günler, Yeni güzelliklerle geliyor. Aug

Birkaç sıkıntıyla karşılaştın diye vazgeçmek yok. Yeni günler, Yeni güzelliklerle geliyor. Aug February 12, 2015 at 07:19PM

10 Şubat 2015 Salı

"Bir kadın, yalnızca sevdiği adama yüzlerce şans verir."

"Bir kadın, yalnızca sevdiği adama yüzlerce şans verir." February 11, 2015 at 12:12AM

Bugün de beni hatırladın. Farkıdayım...

Bugün de beni hatırladın. Farkıdayım... February 10, 2015 at 06:46PM

Günaydın! Ülke geneli aşk trafiği bugün de yoğun. Ancak havalar soğudu, gönüller kaygan; yer yer ayrılıklarla karışık kavgalar yaşanabilir.

Günaydın! Ülke geneli aşk trafiği bugün de yoğun. Ancak havalar soğudu, gönüller kaygan; yer yer ayrılıklarla karışık kavgalar yaşanabilir. February 10, 2015 at 04:46PM

8 Şubat 2015 Pazar

Son Olarak Yanlış İkametgah Veren Bir Muhtarın da İntihar Etmesinin Ardından Japonya Başbakanı Patladı: "Töresi, Harakirisi Batsın!"

Son Olarak Yanlış İkametgah Veren Bir Muhtarın da İntihar Etmesinin Ardından Japonya Başbakanı Patladı: "Töresi, Harakirisi Batsın!"


Geçtiğimiz hafta Osaka’nın Jinkorido semtine bağlı Junhan Mahallesi muhtarının yanlış ikametgah verdiği için gururuna yenik düşerek harakiri yapması ülkede yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Olayın ardından bir basın toplantısı düzenleyen Japonya Başbakanı Noda Yoshihiko, bunun son 1 yıl içinde gerçekleşen 8. siyasal intihar vakası olduğunu hatırlatarak, “Bu giden canların sorumlusu biraz da en ufak bir ihmalde 'aynısı Japonya'da olsaydı adamlar intihar ederdi' diye bizi gaza getirenlerdir. İntihar etmeye niyeti olmayan da lafın altında kalmamak için bıçağı kendine saplayıveriyor. Dün, Turizm Bakanı’nı odasından aşağı atlamak üzereyken son anda yakaladım. Geçen hafta işte bu muhtar. Yeter, harakiri töresine verilen bunca can yeter!” sözleriyle tepkisini dile getirdi.


Bıçak kemiğe dayandı...


Yanlış ikametgah verdiğini fark ettikten sonra beylik kılıcıyla harakiri yaparak yaşamına son veren muhtar için düzenlenen anma töreninde basına seslenen Başbakan Yoshihiko, ülkede harakiri nedeniyle gerçekleşen ölümlerin, tsunami ve deprem ölümlerini geçerek atom bombasının ardından ikinci sıraya yükseldiğini belirtti. Duygusal anların yaşandığı törende Yoshihiko “İnanın her telefonum çaldığında sinirim bozuluyor, ha intihar ettiler, ha edecekler, dur bakalım bu defa hangi kamu görevlisini kaybedeceğiz diye geceyi gündüz ediyorum. Ben ve kabine arkadaşlarım antidepresanlarla ayakta durmaya çalışıyoruz. Artık kimse bir hata yaptı diye intihar etmesin çok rica edeceğim. Boşverin ya, biraz rahat olun. Cana geleceğine mala gelsin..." dedi.


"Harakiri belasından çok çektik"


Sözlerine “Çok Japon evladı bu yere batasıca töre uğruna helak oldu. Çok ocaklar söndü. Yeter artık, töresi batsın!” diyerek devam eden Başbakan Yoshihiko, yaşadığı endişeyi de şu sözlerle dile getirdi:


“Geçen adli tıptan teşhis için çağırdılar. Gittim. Bi açtılar mevtaları, 50 kişiye yakın. Bizim buralarda herkes de birbirine benziyor ya, ‘Aha' dedim 'tüm kabine gitti, düştü hükümet’. Neyse, sonradan ortaya çıktı ki av yasağının başladığını bilmeden denize açılan bir grup balıkçıymış. Ama o bir saat ne çektiğimi ben bilirim...”


"Gururdan kaynaklanmayan bazı intiharlara da yok yere değer veriliyor"


Törende, daha önce gerçekleşen diğer siyasi intiharlara da değinen Yoshihiko, bunlardan bir kısmının dış dünyada sanıldığı gibi sırf Japon gururundan, Samuray soyundan gelmekten kaynaklanmadığını, aslında işin iç yüzünün başka olduğunu iletti. Yoshihiko, “Mesela geçen yıl intihar eden Maliye Bakanımız Merhum Joshimitsu Katsuka. Ölünün arkasından konuşulmaz ama söylemek zorundayım. Kendisi zaten pankreas kanseriymiş. 2 aylık ömrü kaldığını öğrenince önce bakanlığın kasasını boşalttı sonra da sırf 3-5 kuruş da hayat sigortasından tırtıklamak için kendini öldürdü. Şu an yedi sülalesine yetecek gayrimenkulü var, Torunu torbası emlak zengini oldu” sözleriyle Japon toplumunun kanayan yarasına parmak bastı.


Harakiri'yle mücadelede Türkiye modeli


Japonya Başbakanı, durumun bu şekilde devam etmesi halinde 2 yıla kalmaz Japonya'nın ciddi bir kamu görevlisi darboğazıyla karşı karşıya geleceğini net bir şekilde ifade ederken, son olarak Bakanlar Kurulu'nun bir süredir üzerinde çalıştığı "Gurur intiharlarıyla mücadele eylem planı"na da değindi. Türkiye modeli esas alınarak oluşturulan planın, Japon halkı arasında "adam yiyor ama hizmet de ediyor" anlayışının yaygınlaştırılması, "bal tutan parmağını yalar", "çeşme akarken testiyi doldurmak lazım" gibi deyimlerin Japon kültürüne kazandırılması gibi adımlar içerdiğini belirten Yoshihiko, devlet dairelerine kademeli olarak "aynısı Türkiye'de olsa o adam istifa bile etmez, enayilik etmeyin" yazılı tabelalar asılmasının da gündemde olduğunu ifade etti.



 
© Copyright 2035 akeron
Theme by Yusuf Fikri