27 Aralık 2014 Cumartesi

Ders Çalışma Esnasında Başlayan “Okulun en güzel kızı kim” Tartışması Yine Felaketle Sonuçlandı: 8 F, 2 Ders Tekrarı

Ders Çalışma Esnasında Başlayan “Okulun en güzel kızı kim” Tartışması Yine Felaketle Sonuçlandı: 8 F, 2 Ders Tekrarı


İstanbul Mecidiyeköy'deki bir öğrenci evinde geçtiğimiz günlerde başlayan "Bölümün en güzel kızı kim?" tartışmasında bilanço ağır oldu. Halen İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünde eğitimlerini sürdüren 5 erkek öğrencinin ders çalışmak için bir araya gelmesiyle başlayan tartışma alkolün de tesiriyle kısa sürede büyürken, aradan geçen dört günün ardından bir uzlaşıya varamayan taraflara polis müdahale etmek zorunda kaldı. Kokudan şüphelenen komşuların ihbarıyla olay yerine gelen polis ekipleri, kapıyı kırarak girdikleri evde kan donduran manzarayla karşılaştılar: 8 F, 2 ders tekrarı...


Polisi şok eden manzara


Öğrencilere yapılan ilk müdahalenin ardından olay yerini güvenlik çemberine alan polis ekiplerinin oldukça sarsılmış olduğu gözlerden kaçmazken, evde karşılaştıkları manzarayı hakkıyla anlatmanın mümkün olmadığını söyleyen Polis Memuru Rıza Karaalp, "Kapıyı kırıp içeri intikal eden ilk ekipteydim. Şahsen 16 senelik polisim, neler gördüm ama o gece gördüğümüz şeylerin tamamını burada anlatabileceğimi sanmıyorum... Hepsi baksırla oturan 5 tane herif, leş gibi kokmuş ortalık... Kıllı kıllı, çıplak erkek bacakları, bira şişeleri... Her yer bira şişesi... O koku..." demekle yetindi.


"Cavide diye güzel kız mı olur?"


Sağlık ekiplerince ilk müdahaleleri olay yerinde yapılan gençler, daha sonra Mecidiyeköy Karakolu'na götürülerek polise ifade verdiler. İlk sorgularının ardından serbest bırakılan öğrencilerden S.D. (21) çıkışta basına yaptığı açıklamada, "Biz öyle normal normal ders çalışıyorduk. Arkadaşlardan biri ‘Olm Selin nasıl kız ama' diye bi laf attı ortaya. O öyle deyince, başka bi arkadaş Figen’in de en az Selin kadar güzel olduğunu iddia etti. O esnada muhabbeti duyan diğer bi eleman da bira almaya gitti, yanlış hatırlamıyosam film de oralarda bi yerde koptu..." derken, S.D.'nin ev arkadaşı olduğunu ifade eden F.H (20) ise şöyle devam etti:


"Şimdi tabii Selin tamam da, Ebru varken Figen'in lafı edilir mi allaanızı severseniz? Cavide var bi de, tamam güzel hatun Allah için de, ama yani onu da eşe dosta nası anlatacaksın? Düşünsenize, yeni hatun buldum abi diyeceksin, adı ne diyecekler, Cavide! O onun kafasında nasıl canlanacak? Olacak şey mi yani lütfen ya..."


"Koku burnumdan gitmiyor"


Durumu polise ihbar ederek tartışmanın daha fazla kontrolden çıkmasını önleyen apartman sakini Ahmet Çatık (37) ise, olayı bir süredir apartmanda ince ince peydahlanan kesif koku sebebiyle farkettiğini aktardı.


Öğrencilerin son zamanlarda dayanılmaz hale gelen gürültüsünden zaten rahatsız olduğunu dile getiren Çatık, "O gece apartmana girdiğimde çocukların dairesinden gelen koku bardağı taşıran damla oldu diyebilirim. O yani artık bambaşka bi şeydi. Afedersiniz böyle beklemiş et, nasıl diyeyim, zamanında mahalle arası karate salonları vardı, ordaki gibi ayak desen o değil, ter desen tek o da değil... Böyle pis, kesif..." dedi ve ekledi: "Orada zaten bi an kendimden geçmişim. Öyle kaç dakka yattım kaldım bilmiyorum ama kalkınca aradım polisi işte, gelip müdahale ettiler sağolsunlar..."


Uzmanlar: "Öyle aynı evde toplanıp ders çalışmak diye bi şey yok"


Son zamanlarda sıklaşan bu tip vakalar üzerine görüşlerine başvurulan rehberlik uzmanları ise, öğrencilerin sık sık bu tarz yanılgılara düşebildiğini ve ders çalışmak için bir araya gelmelerin genelde ders tekrarı ile sonuçlandığının altını çizdi. Aileleri bu konuda dikkatli olmaya davet eden yetkililer, “Beş arkadaş bi araya gelip ders çalışacakmış, öyle bişey yok. Beş tane o yaşta adamı aynı eve doldurursan oradan hayırlı bişey çıkmaz. Herkes otursun evinde insan gibi dersini çalışsın." diyerek önemli uyarılarda bulundu.



14 Aralık 2014 Pazar

Başbakan Erdoğan'dan Medyaya Sert Tepki: ''Söylediğim gibi yazsaydınız basın özgürlüğünde 154. olmazdık...''

Başbakan Erdoğan'dan Medyaya Sert Tepki: ''Söylediğim gibi yazsaydınız basın özgürlüğünde 154. olmazdık...''


Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün açıkladığı ‘2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke arasında 154. sırayı alması Başbakan Erdoğan’ın tepkisine neden oldu. Bugüne dek medya organlarına çeşitli uyarılarda bulunduğunu ancak tüm çabalarına rağmen telkinlerinin dinlenmediği üzülerek gördüğünü belirten Başbakan, faturayı gazetecilere kesti. “Yani yeri geldi harf harf söyledik. Demek bu müdahalemiz de olmasa artık kimbilir 200. mü olacaklardı, 500. mü belli değil” diyen Erdoğan’ı sakinleştirmekse yine basın mensuplarına düştü. Başbakan’ın karşısında özeleştiride bulunan gazeteciler, bundan böyle Erdoğan tarafından oluşturulan şablona birebir uyacakları sözünü verdiler.


Utanç tablosu masaya yatırıldı...


Türkiye’nin 2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’nde 154.sırada yer aldığının açıklanmasının ardından bugün öğle saatlerinde ülkenin önde gelen basın kuruluşlarının temsilcileri derhal Başbakanlık Binası’na davet edildi. Tayyip Erdoğan’ın bizzat ev sahipliği yaptığı toplantı, Başbakan’ın sert sözleriyle başladı. “Hepinizi kaç kere aradım. Yeri geldi sayfa sayfa, harf harf haberleri dikte ettirdim. Ama siz naaptınız? İlla kendimizden bir şey katacağız diye adeta saçmaladınız. Nooldu? Dünya dümeni gördü, yemedi... Yani gazeteci olmuşsunuz ama hala başbakandan iyi haber yazabileceğinizi sanıyorsunuz arkadaşlar” sözleriyle kızgınlığını dile getiren Erdoğan, alınan 154.lüğü ‘utanç tablosu’ olarak nitelendirdi.


“Sanki baskıcı biri varmış gibi gösteriyorsunuz”


Ülke medyasının yaratıcılık konusunda çok ciddi sıkıntılar çektiğini kaydeden Başbakan, 154.lüğe giden yolda bu sorunun etkili olduğunu şu sözlerle vurguladı: “Ya arkadaş ben günde hiç konuşmasam 4 saat konuşuyorum. Sen başını manşet yap, sen ortasını, sen sonunu. Ama yok, hepiniz aynı sözümü manşete çekiyorsunuz ülkede baskıcı biri varmış gibi bir hava oluşuyor. Al bak, en son 17 Aralık'ta hurra hepiniz haber değeri varmış gibi yok ayakkabı kutusu, yok kasa gösterip durdunuz. Bütün dünya basını o sıralar Noel haberi yapıyordu, kaçırdınız o haberleri. Sonra tabi olursun 154. yaratıcılık sıfır, haber takibi sıfır...”


Gazetecilere kılavuz dağıtıldı


Oldukça gergin geçen toplantı, Başbakan Erdoğan’ın gazeteciler için hazırladığı yeni yol haritasının paylaşılmasıyla devam etti. Ufak bir kitapçık halinde basın mensuplarına dağıtılan, bizzat Tayyip Erdoğan’ın kaleme aldığı kimi notlar şöyle;


- Hafta sonları futbol ağırlıklı gidilecek. Verilmeyen gol, çalınmayan ofsayt gibi işleri federasyonla halledicez biz. Minimum Pazartesi’ye, hatta Salı’ya bu alandan yürünecek


- Salıları grup toplantımız var. MHP’nin de var. Ben size bu kadarını söyliyim. Daha açık ifade edince, sanki benim ifade özgürlüğüm yokmuş gibi, ifade özgürlüğüne müdahale sayılıyor.


- “Instagram’daki ünlülerin bugünü” işleri güzel, onları ön plana alalım.


- Posta’nın amatör şairler kısmı iyi. Oradan haftanın şiirlerini alıp şu yolsuzluk operasyonları tekrarlanırsa komple ilk sayfaya basın. Sonuçta şiir medeniyet göstergesi, en aşşa 2 sıra zıplatır bizi.


- At yarışı tahminlerine daha geniş yer verilsin. Hükümetten tek bi Allahın kulu, basındaki bu alana en ufak bir müdahalede bulunmadı. Bu köşe medar-ı iftiharımız.


Özeleştiri geldi


Toplantıda hazır bulunan gazetecilerin bir süre dağıtılan kitapçıkları incelemelerinin ardındansa Başbakan’a ilk destek Star Gazetesi yazarı Bülent Asım Gökeler’den geldi. Sözlerine “Arkadaşlar, Başbakanımız haklı. Şimdi elimizi taşın altına sokma zamanı” diyerek başlayan Gökeler, Tayyip Erdoğan’ın eleştiriye kapalı olduğu iddialarının asılsız olduğunu, gazete olarak muhalefete yaptıkları her eleştiride bizzat teşekkür bile aldıklarını kaydetti. “Peki Başbakan’ın kendi eleştirilemez mi? Bence yapabiliriz değerli meslektaşlarım. Bugüne dek yapmadık, biz hata ettik. Ben kesin karar verdim yarın yazıyorum kendisine ilk eleştirimi” diyen Gökeler, yazmayı planladığı yazısının başlığını da katılımcılarla paylaştı: "Sayın Başbakanımız’ın En Kötü Özelliği Herkesi Kendisi Gibi Zannetmesi"


Gökeler’in sözleri salonda büyük alkış alırken, basın mensupları “Tayyip Erdoğan, yetmez mi bu kadar mükemmeliyetçilik?”, “Başbakansın, tevazu gösterme, gerçek sanarlar!”, “Ne geliyorsa başına bu dürüstlüğünden geliyor” gibi başlıkları yarın yazmak üzere kendi aralarında paylaşarak toplantıdan ayrıldı.



13 Aralık 2014 Cumartesi

Kendi Belediyesinde İtfaiye Eri Olarak İşe Başlayan Belediye Başkanı, Kadrolaşma İddialarını Sert Bir Dille Yalanladı

Kendi Belediyesinde İtfaiye Eri Olarak İşe Başlayan Belediye Başkanı, Kadrolaşma İddialarını Sert Bir Dille Yalanladı


Muğla'un Cinaslı İlçesi Belediyesinin itfaiye personeli alımı için açtığı sınav sonucunda, Belediye Başkanı Mustafa Sadiver'in itfaiye personeli olarak göreve başlaması çeşitli spekülasyonları da beraberinde getirdi. Başkanlık görevinin ardından, itfaiyedeki görevine de başlayarak Cinaslılılar'ın büyük tepkisini çeken Sadiver, belediyede kadrolaşma ve adam kayırma olduğu yönündeki suçlamalara "Herhangi bir usulsüzlük yok; bileğimin hakkı ile kazandım." sözleriyle yanıt verdi.


Hiç yakınım yok


Aynı zamanda Belediye Başkan Yardımcılığı ve Fen İşleri Müdürlüğü görevlerini de yürüten Mustafa Sadiver, olayın neden bu kadar büyütüldüğünü anlayamadığını, eleman alımının tamamen prosedürlere uygun bir şekilde yapıldığını belirtti. Kendisinin personel alım ilanındaki tüm şartları taşıdığının ve ilanda belirtilen 32,073 puanlık KPSS ön şartına sahip olduğunun da altını çizen Sadiver, "Açıkcası bu söylentileri biraz maksatlı buluyorum ben. Her şey ortada. Şartları taşıyan geldi de işe mi almadık? Neyin kadrolaşmasıymış bu? Cinaslı halkına hizmet götürmek aşkıyla geçen bunca senede sırf laf söz olur diye bir tane bile yakınımı işe almamış adamım, artı zaten hiç yakınım yok..." diyerek, yolsuzluk söylentilerini kesin bir dille yalanladı.


Sırada zabıtalık var


İtfaiyedeki işlerinin, belediyedeki diğer görevlerini olumsuz yönde etkilemeyeceğini ve zaten itfaiye personelinin de pek bir iş yapmadığını vurgulayan Sadiver, "İşin aslı, itfaiye için hususi bir elemanın çalışmasını da ben pek mantıklı bulmuyorum. Cinaslımız'da bugüne kadar benim bildiğim bir kere yangın çıktı. O da arkadaşlar durumu fark edip müdahale edene kadar itfaiye binasının kısmen yanmasıyla sonuçlandı. Bu kadarı benim de elimden gelir sanıyorum..." diyerek, yeni görevini de hakkıyla yerine getireceği konusunda Cinaslılılar'a güvence verdi.


Konuşmasının sonlarına doğru oldukça duygusal anlar yaşayan Mustafa Sadiver "Çalışmak ayıp mı? Alnımın teriyle ekmek paramı kazanmak ayıp mı?" diyerek şöyle devam etti: "Değil elbette, ancak çalışmadan kazanmaya alışmış bazılarına ters gelmesi doğal pek tabii. Bakın daha şimdiden bunu buradan duyurayım, sonra yine tartışma çıkmasın: Bir dahaki ay zabıta alımı yapıcaz, o kadroya da başvurucam nasipse. Varsa Kpss'sine güvenen çıksın karşıma..."



12 Aralık 2014 Cuma

1. Geleneksel Memuriyet Kongresi ‘‘Şu an sistem yok’’ Gerekçesiyle Yarıda Kaldı

1. Geleneksel Memuriyet Kongresi ‘‘Şu an sistem yok’’ Gerekçesiyle Yarıda Kaldı


1. Geleneksel Memuriyet Kongresi Türkiye'nin çeşitli yerlerinden iki bin idari izinli memurun katılımıyla beraber dün Ankara Congressium'da başladı. Dünyadaki teknolojik yeniliklere memurları entegre etmeyi ve genel memur imajını masaya yatırmayı amaçlayan kongre, öğleden sonra ‘sistemin gitmesi’ sebebiyle yarıda kaldı. Günün geri kalanını boş geçiren katılımcı memurlar büyük bir mutlulukla Ankara sokaklarına aktı.


“Benim çektiğimi kimse çekmemiştir”


Türkiye’de ilk kez düzenlenen kongre, Çalışma Başbakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ramazan Bilener'in konuşmasıyla başladı. Müsteşar Yardımcısı’nın “Valla benim bu memuriyetten çektiğimi kimse çekmemiştir. Halen daha sokağa çıksanız 'Müsteşar ne demek, ne iş yapar' diye sorsanız çoğu kişi cevap veremez. Bakanları tanıyorsunuz, ben onlardan daha çok çalışıyorum ama inan olsun tanıyan yok. Geçen mandalina alırken pazarcı elime vurup 'Abi onları mıncıklama. gözünle seç' diye azarladı. Bakana bunu yapsan seni paket ederler” şeklindeki açılış metni salonda duygu dolu anların yaşanmasına sebep oldu. Ancak, dakikalar geçmesine rağmen bir türlü bitmek bilmeyen konuşma salondaki duygusal iklimin hızla bıkkınlık dolu inlemelere dönüşmesine yol açtı. Durumun fark edilmesi üzerine, çay molasına gidildi.


Yenilikler ve teknolojik gelişmeler öğretildi


Müsteşar Yardımcısının hayli uzun konuşması ve çay molasının bitiminin ardından, kongrenin ana toplantı gündemlerinden olan yenilikler ve teknolojik gelişmeler başlığına geçildi. Memuriyetini Hacettepe Üniversitesi Öğrenci İşleri’nde sürdüren Berşan Kebikeç’in ‘Memuriyette inovasyon mümkün mü? Memur dün neydi bugün ne?’ konulu sunumu tüm katılımcılar tarafından dikkatle takip edildi. Sunumu boyunca, memuriyetle inovasyon arasında sıkı bağlar kurulması gerektiğini vurgulayan Kebikeç’in ‘Yeni teknolojiye alışmak: Kamu kurumlarında mülga olan Solitaire yerine Candy Crush adaptasyonu’ isimli çalışması salondan büyük alkış aldı.


Slaytların bitmesiyle birlikte soru cevap bölümüne geçen öğrenci işleri çalışanı Berşan Kebikeç'in katılımcılardan gelen sorulara “Bilmiyorum. O işe biz bakmıyoruz”, “Siz form doldurun yarın bakarız”, “O belgeyi biz veremiyoruz. Onun için üst katta Gizem hanımla görüşmeniz gerekiyor” şeklinde cevaplar vermesi ise “İşte memurla empati kurabilen gerçek bir memur” görüşünün pekişmesine neden oldu. Son olarak “Laboratuar sonuçlarını öğleden sonra veriyoruz” diyen Kebikeç, bu sözleriyle hem öğle tatilinin geldiğini müjdeledi hem de sağlık sektöründe çalışan memurları da unutmadığını gösterdi.


Öğleden sonra ağırlık çöktü


Saat 13.30'da başlayan ikinci oturumda Dr. Fatih Yıkman, ‘Memurun imajı: Bu Tarz Benim-Memur Özel’ konulu konuşmasını yapmak üzere geldiği sıradaysa yemekte yağlı haşlama yiyen katılımcıların uyukladığı görüldü. Dr. Fatih Yıkman konuşmasında “Kahverengi takımın içine pembe kravat taktık diye bizi hor gördüler. Öbürsüleştiler. Şimdi soruyorum bu tarzın kime ne zararı var?” dedikten sonra ekose ceketin altına rahatlıkla pötikare gömlek giyilip, kombinin yün kravatla tamamlanabileceğini söylemesi özellikler salondaki henüz uyumamış erkek memurlar tarafından yoğun alkışla karşılandı.


Ve “Sistem kilitlendi…”


Son olarak, günün üçüncü oturumunda sunumunu yapmak üzere gelen SGK Memuru İnci Demin'in bilgisayarını hazırlarken “Ay ben yanlış bir şeye bastım galiba. Ekran gitti” demesi salonda gülüşmelere neden oldu. Arızanın giderilememesi üzerine moderatör Alper Göbek’ten gelen “Arkadaşlar maalesef şu anda sistem yok. Sunumu erteliyoruz” açıklamasıysa büyük bir mutlulukla karşılandı. Moderatörün “Ya gelir şimdi, şaaparız, hallederiz” sözlerine “Ohoo mesai bitti sayılır saat olmuş 2 buçuk” tepkisini veren memur kitleleri, üç gün devam edecek olan kongrede sistemin hiç düzelmemesi umuduyla salonu boşalttı.



6 Aralık 2014 Cumartesi

En Büyük Hayali Olan ''PES oynayan sevgili''ye Sonunda Kavuşan Barış Akaryurt, Kızı Bir An Evvel Terk Edebilmek İçin Bahane Arıyor...

En Büyük Hayali Olan ''PES oynayan sevgili''ye Sonunda Kavuşan Barış Akaryurt, Kızı Bir An Evvel Terk Edebilmek İçin Bahane Arıyor...


Uzun zamandır beraber PES oynayıp, iki el tavla atabileceği bir sevgili arayan Barış Akaryurt, bugünlerde hayallerine kavuşmuş olmanın buruk sevincini yaşıyor. İlişkinin “cicim ayları” olarak tanımladığı ilk 15 günlük evresinde; PES'ti, tavlaydı, bilmemneydi derken o heyecanla kızın asıl durumunu fark edemediğini söyleyen genç, “keşke Allah’tan başka bir şey dileseymişim. İlk başta her şey güzel gidiyordu ama yenilgiyi hazmedemeyip emanet playstation'ı kafamda parçalayınca yanlış giden bir şeyler olduğunu anladım. Kız bildiğin hayvan evladı çıktı. Nasıl yapıcam, ne diycem de ayrılıcam hiç bilmiyorum” sözleriyle içinde bulunduğu çıkmazı dile getirdi.


Önceki ilişkilerinde aradığını bulamadı


Bugüne kadar yaşadığı ilişkilerde hep gerçek bir arkadaş, bir kanka gibi takılabileceği birini aradığını söyleyen Akaryurt; “Alışveriş çantası taşımaktan, dükkan gezmekten, festival filmi seyretmekten iflahım kesiliyordu. Evde film izleyelim diyorlar, aha diyorum bu sefer tamam; beraber yemek yapalımlarla, Güney Kore, İran, İskandinav sinemasıyla üç kuruşluk libidomu da orada bırakıp dönüyordum. ‘Sadece beraber uyumak istiyorum’ diye bir şey mi kaldı allah aşkına ya?” sözleriyle önceki ilişkilerinde yaşadığı hayal kırıklıklarını dile getirdi.


Bu işin böyle gitmeyeceğini anladığından bari en sevdiği hobisi olan PES oyununu sevgililerine öğretmeye çalıştığını söyleyen genç: “Madem PES oynayanını bulamıyorum, bari öğreteyim dedim. Çoğu zaten 2 kere denedikten sonra sıkıldı, yalandan heveslenmiş gibi görünen de her maçta fark yiyince küsüp gitti...” dedi ve ekledi; “Eh, ben de vazgeçtim”…


1-4’lük İnter galibiyeti ve kafada parçalanan oyun konsolu...


Şans eseri, bir internet kafenin düzenlediği turnuvada şimdiki sevgilisi olan Pelin Bulur ile tanıştığını söyleyen genç Barış, “İlk başta çok etkilenmiştim kendisinden. Gerek topu alışı, gerek topla dönüşü, defansın arkasına yaptığı uzun koşular. Tam bir maestroydu. Hayatımın kadınını bulmuştum...” diyerek şöyle devam etti:


“Annemler yazlığa gidince fırsat bu fırsat dedim; biraları çerezleri, arkadaştan da PES'i istedim. Şahane bir ev ortamı yaratıp kızı davet ettim. Normal normal oynarken, bu üç bira içtikten sonra afedersiniz ne anam kaldı ne bacım. Yok hakem seni tuttu, yok bozuk kolu bana verdin, yok Messi oynamadı, ilk gol ofsaytı, bilmemne derken bu bildiğin hayvana dönüştü orada… Ben de hani normal yendim ya az dalga geçeyim dedim. Sen misin arkadaş? Kolu fırlatmalar, rövanş istemeler, en çok kim koydular derken tuttu aleti bana fırlattı. Hiç yoktan da 800 lira oradan zarara girdik...”


Ayrılık denemeleri başarısızlıkla sonuçlandı


Talihsiz olayın ardından bir kafede buluşup ayrılma talebini sevgilisine ileten Barış Akaryurt, sevgilisin bu talebe “kelebek” tabir edilen kesici alet ve “seni şuracıkta dilimler, o makarnaya sos yaparım bebişim. Yakma kendini de beni de...” sözleriyle karşılık verdiğini; ikinci ayrılık denemesinde ise kızın elinde olduğunu iddia ettiği seks kasedi ile engellendiğini vurguladı.


Başına çok büyük bela aldığı her halinden belli olan talihsiz genç, “hayatımda duymadığım küfürleri ondan duydum. Pandikten, cüccük hareketine kadar tedavülden kalkmış her türlü el şakasına maruz kaldım. Askerden beri bu kadar çirkinliği bir arada görmemiştim. Şimdilerde yapabilirsem kendimden tiksindirme taktiği üzerine yoğunlaşacağım. Dayaksa dayak, pandikse pandik. Bir şekilde hallolacak. En olmadı, alışverişe başlayıp mağaza falan gezdireyim diyorum. O kadar festival filmi de seyrettim, biraz da o kanaldan yürüycem. Benim üzerimde işe yaramıştı neticede, neden olma…” derken, sevgilisinin ileriden yaptığı boyun kesme hareketi ile apar topar kalkıp toplantıyı noktaladı.



27 Kasım 2014 Perşembe

Yarısının Her Şeyi Bildiği, Diğer Yarısının Hiçbir şeyi Umursamadığı Türkiye'de Yayın Yasağı Sadece Emekli Özcan Şener(61)'i Etkiledi...

Yarısının Her Şeyi Bildiği, Diğer Yarısının Hiçbir şeyi Umursamadığı Türkiye'de Yayın Yasağı Sadece Emekli Özcan Şener(61)'i Etkiledi...


TBMM'de 17 Aralık süreciyle bağlantılı olarak dört eski bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonunun çalışmalarıyla ilgili yayın yasağı, emekli memur Özcan Şener (61)'i derinden etkiledi. Ülkenin yarısının hakkında her şeyi internetten öğrendiği, diğer yarısının ise umrunda olmayan yolsuzluk soruşturmasını halen medya üzerinden takip eden tek kişi olan Şener, yasak kararına tepkili.


Yayın yasağının gerçekten etkilediği tek vatandaş olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte basının ilgi odağı haline gelen Özcan Şener, eşi Nükhet Hanım (56) ile birlikte gazetecileri Ankara, Aşağı Ayrancı'daki evlerinde ağırladı. "Ya çocuklar bi şey söyleyin. Hiç mi haber olmayacak şimdi? Birazcık bile mi?" şeklindeki sorularla yasağın kapsamını öğrenmeye çalışan Şener, aldığı olumsuz yanıtlar karşısında yaşadığı üzüntüyü şu sözlerle dile getirdi:


"Gelsin yüzüme söylesinler"


"Yani ben biraz da kararsızdım zaten yolsuzluk var mı yok mu diye. İşte, vakit de bol olunca arada bi haber falan çıkarsa merak edip okuyordum. Sırf benim için mahkemeden karar çıkarmalarına hiç gerek yoktu. Varsa bir yolsuzluk, gelsinler açık açık 'Özcan Abi, biz şeytana uyduk, böyle böyle bir halt yedik' diye dürüstçe söylesinler. Belki çabuk parlayan bir insanım, biraz kızarım, bi kaç gün konuşmam ama sonra affederim. Neticede insanız..."


Eşi de mağdur...


Üzüntüsünden sabahtan beri sudoku'ya bile kendisini veremediğini ifade eden başarılı emekli daha fazla konuşmak istemediğini belirtirken, mikrofonların başına geçen eşi Nükhet Şener ise öfkeliydi. Kocasının kimseye zararı olmayan, kendi halinde biri olduğunu dile getiren Şener, "Ne güzel okuyordu adam haberini. Şimdi bütün gün başımda. Evde gün yapıyorum geliyor 'Eee, siz ne diyorsunuz bu yolsuzluk işine?' diye misafirlerimi darlıyor." sözleriye yasağa isyan etti.


Özcan Bey'in şu yaştan sonra internet falan öğrenemeyeceğini vurgulayan acılı eş, devlet büyüklerinden hiç değilse dava ile ilgili gelişmeleri kendilerine telefonla aktarmasını rica etti. Kocasının Meclis'te soruşturma komisyonunu takip edebileceğini de sözlerine ekleyen Nükhet Şener, "Valla kimseye bişi yapmaz, kenarda durur, çayını içer. Bütün gün evde oturacağına gitsin orda otursun. Nolacak yani?" derken, eşinin yolsuzluk soruşturması hakkında ortalama bir milletvekilinden daha fazla şey bildiğinin de altını çizdi.


Son dakika gelişmesi


Nükhet Hanım, konuşmasına "Ya çocuklar, buyrun kek börek yiyin, çekinmeyin.. Bu arada siz arada bize haber paslarsınız di mi?" sözleriyle devam ederken, son dakikada ajanslara düşen "Özcan Şener'in yolsuzluk soruşturmasına ilişkin açıklamalarına dair yayın yasağı" haberi nedeniyle açıklamalarına apar topar son verdi. Haber yayına hazırlandığı sırada Şener Ailesi'nin evinde çay servisi eşliğinde sürdürülen basın toplantısı, Galatasaray'ın hoca adayları ve Bu Tarz Benim'den elenen yarışmacılar konulu gündemle devam ediyordu.



19 Kasım 2014 Çarşamba

'Bedellide FLAŞ Gelişme!!!' Başlıklı Bütün Link'lere Tıklayan Efe Günok (29), Deneyimlerini 'Türkiye'nin Bilinmeyen 1.400 Haber Sitesi’ Adlı Bir Kitapta Topladı...

'Bedellide FLAŞ Gelişme!!!' Başlıklı Bütün Link'lere Tıklayan Efe Günok (29), Deneyimlerini 'Türkiye'nin Bilinmeyen 1.400 Haber Sitesi’ Adlı Bir Kitapta Topladı...


Bedelli askerlik konusunda her gün heyecanla yeni bir haber bekleyen yüzbinlerce isimden biri olan genç bankacı Efe Günok, deneyimlerini bir kitapta topladı. Özellikle son iki yıldır gördüğü tüm bedelli askerlik haberlerine tıklayarak, bugüne dek Türkiye’de varlığı bilinmeyen 1.400 kadar haber sitesini ortaya çıkarmayı başaran Günok, bu alanda şu ana dek yapılmış en kapsamlı araştırmanın da sahibi oldu.


Kitabının lansmanında gazetecilerle bir araya gelen çiçeği burnunda araştırmacı-yazar Efe Günok, “Arkadaşlar, gerçi söylememe gerek yok ama lütfen bu kitabın haberini de 'Bedellide FLAŞ Gelişme!!!' başlığıyla vermeyi unutmayın. Başlığa tıklayıp da haberi okuyan önce bi küfredecek yine ama olsun. Alışıklar nasılsa... ” diyerek sözlerine başladı. Üniversiteden mezun olduğu günden bu yana bedelli haberlerini takip ettiğini belirten genç yazar, araştırma temposunun hızlandığı son iki yılı ise şöyle özetledi:


"En zoru Erdoğan"


“Bakın bedelli takibi hiç öyle kolay bir şey değil arkadaşlar. Sabah kalkar kalkmaz başlayacaksın haber sitelerini taramaya. Bütçe açığını, Cari açığı, hazinenin döviz stoğunu, dış borç ödeme vadelerini sürekli takip edeceksin. Hükümetin ne kadar paraya ihtiyacı varsa bedelli ihtimali o kadar yüksek demektir. Sonra bakacaksın Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Bülent Arınç, Numan Kurtulmuş o gün ne yapıyorlar, programları nasıl, bir açılışa falan katılacaklar mı? E öte yandan Davutoğlu ne diyecek? Acaba gününde mi? Ters zamanına denk gelirse ‘Bedelli yok’ falan diyebiliyor çünkü… Tayyip Erdoğan en zoru. Toplamda bakınca ‘Ne demek benim dar gelirli vatandaşım askerlik yapacak, zenginler yapmayacak öyle mi? Biz, bu anlamda bedelli bekleyenleri mağdur etmeyeceğiz. Savunma Bakanıma talimat verdim. Asla çıkmayabilir. Seçimden önce kesin çıkar’ demiş durumda kendisi…”


Genç yazar, doğru ve güncel bilgiye ulaşabilmek adına bir noktadan sonra nerede bir bedelli linkiyle karşılaşsa tıklamaya başladığını ve bugüne dek toplam 1,417 adet farklı haber sitesine ulaştığını ifade etti. “Sizler bir insanın ‘Bedellide müjde’ linkine tıklayıp ErzurumSesHaber.com’a yönlenmesinin ne demek olduğunu bilemezsiniz. Bir kez olsun ‘İşte bedellinin detayları’ bağlantısıyla gittiğiniz 213Haber.com’dan cinsel güç arttırıcı alıp çıktınız mı?” diyen Günok, kitabında siteleri tanıtmanın yanı sıra, bedelli bekleyen birinin o sitelerde yaşadığı deneyimleri ve umut ve umutsuzluk arasında sert devinimlerle salınan ruh halini de yansıtmaya çalıştığını dile getirdi.


Göze çarpan detaylar…


Basın toplantısına kitaptan çeşitli bilgiler aktararak devam eden Efe Günok’un paylaştığı kimi önemli detaylarsa şöyle:


- 1,417 haber sitesinde bugüne dek bedelli askerlik 2972 kez çıktı, 4206 kez çıkmadı. Ancak umutsuz olmaya gerek yok zira, 8479 haberde de “Düşünülüyor, planlanıyor, açıklanacak, masada, görüşülüyor” ibareleri geçmekte.


- “Bedelli askerlik bekleyenler! Flaş gelişme!” şeklinde haber başlığı atan sitelerle “Kredi kartı mağdurlarına müjde!” başlığı atanlar %94 oranında aynı. Bu haber sitelerini özellikle bedelli bekleyen oğullarla, hafta sonları market broşürü inceleyerek tava yoğurdunun en ucuz hangisinde olduğunu tespit etmekten haz duyan emekli babaların ortak kullandığı düşünülüyor.


- Askerliğini yapmış kimi site sahipleri, bedelli bekleyenlerin duygularıyla oynamaktan maalesef çekinmiyor. “Bedelli çıkıyor mu” linkinden “Nah” işareti yapan teyze çıkma oranı %9. Bu haberlerin altındaki “Ben yaptım, paşa paşa gidip yapacaklar” yorumları ise takriben 4,200 adet.


- Tüm reklam gelirini bedelli haberlerine gelen hitlerden elde eden yerel haber siteleri mevcut. Bayburt’tan Isparta’ya geniş bir yelpazede yer alan bu yerel haber kaynaklarının oluşturduğu lobinin, bedellinin çıkışını kasten uzattırdıklarına dair yoğun şüphelerim var. Bir sonraki kitabımı da bu konuya ayırmayı düşünüyorum


- BedellideBugün, BedelliHavadis, BedellininSesi gibi çeşitli ‘fake’ siteler, bilgisayarlara virüs bulaştırabiliyor. Virüsün kapalı bilgisayarları sabah 05:30’da marş sesleriyle açtığı, World of Warcraft gibi çeşitli oyunların içine askeri inzibat yerleştirdiği ve Facebook üzerinden Milli Savunma Bakanlığı Asker Alma Dairesi Başkanı Kurmay Albay Taci Erbulan’a arkadaşlık teklifi yolladığı biliniyor.



16 Kasım 2014 Pazar

2 Yıl Süren Çatışmaların Ardından Nijer'de Yönetimi Ele Geçiren Albay Guamsia Yanlıları, O Kadar Zahmete Değip Değmediğinden Emin Olamıyor

2 Yıl Süren Çatışmaların Ardından Nijer'de Yönetimi Ele Geçiren Albay Guamsia Yanlıları, O Kadar Zahmete Değip Değmediğinden Emin Olamıyor


Orta Afrika ülkelerinden Nijer'de 2 yıl süren kanlı çatışmaların ardından geçtiğimiz hafta ülkenin yönetimini ele geçiren Albay Guamsia yanlıları, şimdi de içine düştükleri boşlukla mücadele etmeye çalışıyorlar. Zafer kutlamalarının ardından, %90'ı çöl olan, fakir ve kimsenin haritada yerini bile bilmediği bir ülkenin yönetimi için 2 yıl savaştıklarını yeni yeni farkettiklerini belirten Albay Guamsia, "O ara gözümüz kararmış, çatışmanın tozu dumanı içinde, sıcağı sıcağına fark edememişiz. Şimdi ne yapacağımız hakkında açıkçası hiçbir fikrimiz yok." diyerek bir sonraki isyana kadar bir şekilde durumu idare etmeye çalışacaklarını ifade etti.


Yeni yönetim sıkıntılı


Geçtiğimiz hafta General Jordan Niembe hükümetini devirerek Nijer'in yönetimini ele geçiren Albay Umaru Guamsia yanlılarının sevinç gösterileri bir süredir yerini derin bir sessizliğe bıraktı. 2 yıl süren ve toplam 60 bin civarında insanın hayatını kaybettiği kanlı iç savaşın ardından ulaştıkları zaferi birkaç gün boyunca doyasıya kutlayan Guamsia yanlıları, bunca zahmetin altında petrol bile olmayan büyük bir çöl için olduğunu yeni yeni farkederlerken, Albay Guamsia'nın bu sabah düzenlediği basın toplantısı moralleri iyice bozdu.


"Başımıza iş aldık"


Başkent Niamey'deki hükümet sarayında basın mensuplarının karşısına geçen Guamsia, dava arkadaşlarına teşekkür ederek başladığı konuşmasına şöyle devam etti:


"Yine savaşırken iyiydi vakit geçiyordu ama şimdi ne yapacağımızı ben de bilmiyorum açıkçası değerli yoldaşlarım. 2 gündür kurmaylarımla beraber el elde baş başta oturuyoruz. Hazine desen kasada 5 kuruş para yok ki onu bölüşelim. Daha bunun dışişleri var, maliyesi var, sağlık bakanlığı var. Her yer evrak, kağıt. Durduk yere başımıza bi ton iş aldık. Hayır yani asker adamız anlamıyoruz da. Elde keleş oturuyoruz öyle..."


"Aklımıza hiçbir şey gelmiyor"


En başta isyanı çıkarırken başarılı olacağına pek ihtimal vermedikleri için iktidara biraz da hazırlıksız yakalandıklarını samimiyetle itiraf eden Guamsia, "Yine de o kadar adam öldü, bari gelmişken ekonomik anlamda bir reform meform bir şeyler yapalım diyoruz fakat inanın aklımıza hiçbir şey gelmiyor. Aramızda bazı arkadaşlar ihracata ağırlık verelim, tarıma abanalım falan diye bir şeyler diyolar da, nasıl olacak yani bu işler? Resmen göz göre göre kendimizi kandırıyoruz. Hadi bişeyler yaptık, iyi kötü bi işin ucundan tuttuk diyelim, yarın gelip kafamızı kesmeyecekleri ne malum? Öyle bekliyoruz işte çöllük yerde... Hayırlısı artık..." sözleriyle de içinde bulundukları zor durumu gözler önüne serdi.


Bir sonraki iç savaş için önemli tavsiyeler


Albay Guamsia, 2 yıldır boşu boşuna ter döktüklerini düşündükçe sinirlerinin bozulduğunu belirtirken, kendilerinden sonra gelecek olan hükümete de tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmedi:


"Yani işte manzara bu arkadaşlar. Boş yere kendinizi heder etmeyin diyicem ama biliyorum ne söylesem boş. Sırf can sıkıntısından kesin birileri yine bir iç savaş çıkaracak. Çıkarsınlar da zaten. Başka türlü vakit geçmiyo... Neyse, bizden sonra gelecek arkadaşlara tavsiyemiz, eğer yapabilirlerse bi ihtimal, planlı programlı bi şekilde gelsinler, ellerinde bi proje olsun. Ha biz yine sonuna kadar çatışırız onlarla da, hiç değilse sonunda elle tutulur bişey çıksın ortaya. Ne için savaştığımız belli olsun en azından..."



15 Kasım 2014 Cumartesi

Açık İlişki Vaadiyle Kandırılan Bir Genç Daha Nişan Batağına Çekildi...

Açık İlişki Vaadiyle Kandırılan Bir Genç Daha Nişan Batağına Çekildi...


İstanbul Göngören'de yaşayan Kurtalmış ailesinin evi dün gece bir drama sahne oldu. Yaklaşık 8 ay önce, açık ilişki vaadiyle kandırılarak adım adım batağa çekilen Ö.Ş (25), akşam saatlerinde kız tarafının evinde düzenlenen sade bir törenle nişan yüzüğünü parmağına taktı. Olayla ilgili olarak yakın çevresine yaptığı açıklamalarda ortada abartılacak bir durum olmadığını ifade eden talihsiz genç, "Yani ailesi biraz sıkıntı çıkarmış da o yüzden formalite icabı bi şeyler takalım dedik... yoksa öyle takılıyoruz biz yaa..." sözleriyle neyin içine düştüğü konusunda en ufak bir fikrinin olmadığını gözler önüne sererken, otoriteler ise Ö.Ş'nin en geç önümüzdeki yaz dünya evine girmesine kesin gözüyle bakıyor.


Kendi sonunu hazırladı


Güngören, Eskipinar Mahallesi'nde dün akşam saatlerinde yaşanan acı olayın yankıları hala sürerken, gelişmeyle ilgili olarak bugün ilk kez konuşan Ö.Ş, “yaa Nimet Teyze biraz sıkıntı çıkarınca biz de onun gönlü olsun diye bi şeyler yapalım dedik. Yoksa aramızda değişen bi şey yok” diyerek yüzüğün tamamen göstermelik bir şey olduğu konusunda ısrarlarını sürdürdü. Görgü tanıkları ise N.T(25) ile yaklaşık 8 aydır birlikte olan talihsiz gencin, 2 ay kadar önce genç kadının ailesiyle tanıştığını, çeşitli bahanelerle 3 kez evlerine misafir edildiğini, bir süredir N.T'nin yeğeni tarafından “enişte” olarak çağırıldığını ancak bu önemli ikazlara rağmen hala duruma uyanamayarak adım adım kendi sonunu hazırladığını ifade ettiler.


Gencin yakın arkadaşlarından K.C(27), basına yaptığı açıklamada defalarca Ö.Ş'yi uyardığını ancak her defasında batağa biraz daha çekilmesine engel olamadığını söylerken göz yaşlarına engel olamadı. “Ne dediysek olmadı, dinletemedik. Gencecik bir insan daha hayatının baharında ellerimizin arasından kayıp gitti...” diyen acılı genç, kendisinin de 3 yıl kadar önce benzer yollardan geçtiğini ve şu an eşinin 2. çocuğa hamile olduğunu belirterek şöyle devam etti:


“O zaman söyleseler, işin bu noktaya geleceğine ben de inanmazdım. İlk başlarda her şey toz pembeydi. Kimse kimsenin hayatına, nerede kimle ne yaptığına karışmıyor. Günde 10 kere telefonda konuşmak, Face'te relation göstereceksin gibi talepler yok. Hep böyle gidecek sandım. Sonra yavaş yavaş bebek fotoğrafları yollamalar, yakın arkadaşların düğünlerine, doğum günlerine birlikte gitme talepleri, 'bu ilişki nereye gidiyor' soruları başladı. Bir gün sevişmeye devam edebilmemiz için ailesiyle tanışmam gerektiğini söyledi. Mecbur kaldım, çaresizdim. Sonra perde bakarken buldum kendimi. Başıma ne geldiğini anladığımda büyük halasının elini öpüyordum ama artık çok geçti...”


"Bu kaçıncı kurban?"


Son 2 senedir çocuğu anneye emanet etmek suretiyle eşiyle birlikte sadece 3 kez dışarı çıkabildiklerini ve her defasında 11 olmadan eve döndüklerini belirten K.C, son olarak “Tam ilki biraz büyüdü artık daha rahat oluruz derken şimdi de 2. si geliyor. 27 yaşında bir insanın hayatı bu olmamalıydı. Ben yandım şimdi sıra Ö.Ş'de mi? Daha kaç gencecik fidanı kurban vereceğiz?” sözleriyle yetkilileri göreve davet ederken, sinirleri bozulduğu için konuşmasına daha fazla devam edemedi.


Uzmanlar uyarıyor: "Sahte açık ilişkilere dikkat!"


Resmi raporlara göre Ö.Ş'nin sadece bu ay içinde “serbest ilişki” tuzağına düşen 60. genç olduğuna dikkat çeken uzmanlar ise acilen gerekli önlemler alınmaması halinde bu sayının önümüzdeki senelerde daha da artacağına işaret ettiler. Gençlerin, kendilerine “açık ilişki”, “seks arkadaşı”, “ya takılıyoruz işte” gibi vaatlerle gelen şahıslara karşı dikkatli olmaları gerektiğini belirten uzmanlara göre, serbest ilişki ile sonu evliliğe gidecek klasik ilişkiyi birbirinden ayırt etmenin bir kaç basit formülü var:




  • Açık ilişki tacirleri sizi yumuşak karnınızdan yani annenizden yakalar. Sinsi sinsi annenizle iyi ilişkiler kurup, kendini sevdirir...




  • Gerçek açık ilişkide aile bireylerinin adı pek geçmez. Sahtesinde ise sürekli olarak anneden, kardeşten hoş anektodlar, sevimli anılar dinleyerek sinsice aile içine çekilirsiniz.




  • Gerçek açık ilişkide akşam ne zaman evde olup olmayacağınızın hiç bahsi geçmez, önemi de yoktur. Sahte açık ilişkide mesai çıkışından sonra en geç 2 saat içinde evde olmadığınız takdirde büyük kavga çıkar. Uzun bir süre seksi unutun




  • Ayrı evlerde yaşamak, açık ilişki tacirlerinden sizi kurtarmaya yetmez. Evinizi bir kere öğrendikten sonra diş fırçası, oyuncak bebek, toka, don, pijama, traş makinası gibi sizin sahipli olduğunuzu ele güne ispat edecek eşyalar bırakırlar




  • Sahte açık ilişki tacirleri oksijenli ortamda tepkime gösterir. Açık alanda birlikte gezdiğiniz tacir, karşılaştığınız arkadaşınızla yakınlığınızı görüp renk değiştirir. Önce kızaran, ardından da mora çalan tacirleri bu yolla saptamak mümkündür.




  • Gerçek açık ilişkide daha önce kaç kişiyle yattığınızın bir önemi yoktur. Sahte açık ilişkilerde ise bundan daha önemli bir şey yoktur.




  • Gerçek açık ilişkide Facebook kavgası görülmez. Sahtesinde ise en ufak bir like bile krize yol açabilir, "Kim o herif/tipsiz karı?" soruları havada uçuşur




  • Gerçek açık ilişkilerde, karşı tarafın evine gittiğiniz zaman elinizde en fazla şarap şişesi olur. Sahtesinde içgüdüsel olarak iki kilo mandalina götürme isteği belirir.




  • Sahte açık ilişkilerde, tacirin arkadaşları sizin de arkadaşlarınız olur. Onlarla sık sık bir araya gelir tabu, jenga, okey, sessiz sinema oynarsınız. Gerçek açık ilişkilerde böyle tırı vırı şeylere ihtiyaç yoktur




  • İdeal bir açık ilişki, zamanla herhangi bir diyalog gerektirmeden kendi kendine sönümlenip yok olurken; sahteleri giderek uzama eğilimindedir. "Ya ben yapamıyorum sanki", "Bazı konularda farklı düşünüyoruz" gibi cümlelerin geçtiği açık ilişkiler, yarı sahte olarak nitelendirilir. Ayrılık aşamasında "sensiz yapamam", “o fikri aklından çıkar", "senin için hiç mi anlamı yoktu?" gibi cümleler ve bol göz yaşı içerenler ise en tehlikeli sahte açık ilişkilerdir.





12 Kasım 2014 Çarşamba

Geri Kalan Haberler İçin ->

8 Kasım 2014 Cumartesi

#internetolmasaydisuan , ağlasak da sesimizi duyuramazdık mısralarımızda. Jul

#internetolmasaydisuan , ağlasak da sesimizi duyuramazdık mısralarımızda. Jul November 08, 2014 at 01:18PM

Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun. [Mahatma Gandhi] Aug

Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun. [Mahatma Gandhi] Aug November 08, 2014 at 11:20AM

7 Kasım 2014 Cuma

en çokta yaşadığım güzel anıların fotoğraflarını çekmediğim için pişmanım.

en çokta yaşadığım güzel anıların fotoğraflarını çekmediğim için pişmanım. November 08, 2014 at 09:28AM

Üç kedi, üç fareyi üç dakikada yakalarsa dokuz kedi, dokuz fareyi kaç dakikada yakalar? (Not:Cevaplara #BulBil etiketi eklemeyi unutmayın;)

Üç kedi, üç fareyi üç dakikada yakalarsa dokuz kedi, dokuz fareyi kaç dakikada yakalar? (Not:Cevaplara #BulBil etiketi eklemeyi unutmayın;) November 08, 2014 at 07:34AM

Beklemek güzel, tabi sonunda sana sımsıkı sarılmak varsa.

Beklemek güzel, tabi sonunda sana sımsıkı sarılmak varsa. November 08, 2014 at 05:37AM

Kural bu: En çok seven, hep en önce terkedilir. Unutma; vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir. [Can Yücel]

Kural bu: En çok seven, hep en önce terkedilir. Unutma; vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir. [Can Yücel] November 08, 2014 at 03:38AM

İnsan kalbinin gözü miyoptur, uzağı göremez. [Peyami Safa-Selma Ve Gölgesi]

İnsan kalbinin gözü miyoptur, uzağı göremez. [Peyami Safa-Selma Ve Gölgesi] November 07, 2014 at 08:55PM

Bir çoğumuz altı üstü bir karakteri bile olmayan insanları, 140 karakterle anlatmaya çalışıyoruz.

Bir çoğumuz altı üstü bir karakteri bile olmayan insanları, 140 karakterle anlatmaya çalışıyoruz. November 07, 2014 at 06:59PM

6 Kasım 2014 Perşembe

Ak Saray'ın Gerçek Sahiplerinden Biri Olduğunu Öğrenen Hüseyin Özyılmaz (46)'dan, Erdoğan Ailesi'ne Tahliye Şoku

Ak Saray'ın Gerçek Sahiplerinden Biri Olduğunu Öğrenen Hüseyin Özyılmaz (46)'dan, Erdoğan Ailesi'ne Tahliye Şoku


Atatürk Orman Çiftliği'ne kaçak olarak inşa edilmesi, yaklaşık 1 Milyar 400 Milyon TL'lik maliyeti ve Başbakanlık Binası olarak tasarlanmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı Binası olarak kullanılması nedeniyle spekülasyonlara yol açan Ak Saray'la ilgili bugün Başbakanlık'tan bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada "Tüm bu imkanların gerçek sahibi millettir" ifadeleri yer alırken, bu sözlere ilk yanıt ise Ankara'da yaşayan Hüseyin Özyılmaz (46)'dan geldi...


Mamak'ta yaşadığı tek katlı gecekondu evinde basın mensuplarını ağırlayan Özyılmaz, Erdoğan Ailesi'nin Ak Saray'dan tahliyesi için gerekli başvuruları yaptıklarını deklare etti. "Gecekonduyu yıkıp apartman mı yaptırsak, yeni bi eve mi geçsek derken Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın zaten benim olduğunu öğrendim. Dedim neden yerleştirmeyeyim biricik evladımı. Yani bakın bugün tek göz bir oda miras kalınca bile 5 kardeş birbirine giriyor" sözleriyle Ak Saray konusunda ısrarcı olacaklarını ortaya koyan Hüseyin Özyılmaz, bir tatsızlık çıkmadan Cumhurbaşkanı'ndan binayı terk etmesini istedi.


"Kimseyle kötü olmak istemem"


Gerek yaşadığı muhitte, gerek iş yerinde kendisinin nasıl bir adam olduğunu herkesin iyi bildiğini vurgulayan başarılı vatandaş, "Yani ben kimseyle kötü olmak istemem ama durum böyleyken, böyle. Hesap edince ben bu Saray'ın temeline 25 lira para saymışım. Afedersiniz ama boru değil." dedi ve oğlunun Ocak ayındaki düğününden önce bu sorunun bir an önce çözüme kavuşturulmasını rica etti.


Konunun bundan sonrası ile emlakçısının ilgileneceğini ve daha fazla açıklama yapmak istemediğini kaydeden Özyılmaz, "Valla artık gerisine bizim Ali abi bakacak. Kimseyle çok da bire bir ilişki kurmak istemiyoruz" diyerek sözlerini noktaladı. Hüseyin Özyılmaz'ın bu ifadelerine Cumhurbaşkanlığı'ndan nasıl bir karşılılık vereceği merak konusu olurken, Özyılmaz Ailesi'nin ardından Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden benzer çıkışlar da gecikmedi.


Türkiye'nin gözü Ak Saray'da


İşte Ak Saray'ın asıl sahiplerinin konu hakkındaki yorumları:


Melda İşgörür (Mühendis, 36): Şimdi saraya alttan bakınca, tavlaya benziyo. O konuda tam emin değilim. Belki bi tarafı tavlalık, bi tarafı damalık yaparsak daha iyi olabilir. Çok bi bakımı var mı onu da bilmiyorum, bi girip görücez. Eksiği gediği varsa, yine yapılır. Bizim ustalar var, onları çağırırız ilk etapta...


Mustafa Terzin (Sigortacı, 42): Ya benim iş Avcılar'da, Bağcılar'dan gene iyi kötü kolay gidiyorum. Şimdi oraya taşınsam zor olur, bakalım dursun, tapu bu, akmaz kokmaz, bakarsın çocuk yarın öbür gün oradan iş bulur, onu yerleştiririz. O yüzden şimdilik Cumhurbaşkanı'nın oturmasında benim açımdan sakınca yok.


Cezmi Ayrık (Emekli, 65): Yani bu benim sarayımsa bi kere o mermerlerin öyle beyaz olmaması lazımdı. Hanım direkt arıza çıkarır ben size söyliyim...


Çisem Güzel (Sekreter, 29): Ben şahsen beğendim. Yıllardır taşındığımız her evde skıntısını yaşadığımız L koltuk olayını da bu sarayda çözebiliyoruz. Hesabıma göre konuk odasına 72 tane L koltuk sığabiliyor.


Ahmet İnseli (İşsiz, 27): Valla benim olduğunu öğrenince gidip bi bakıyım dedim, 300 metre yaklaştım yaklaşmadım yanıma bi mermi düştü, dedim olacak o kadar. 200 metre kala memur arkadaşlar aldı, niyetimi sordu. Gözaltında olduğum için gidemiyorum ama sahipsiz kalmaz umarım ben bunlarla uğraşırken.. Şanssızlık artık...



3 Kasım 2014 Pazartesi

Türkiye, Sigarasına Sahip Çıkıyor: ''Yunanistan'a doğru çıkma balkon yapsak orada içeriz aslında...''

Türkiye, Sigarasına Sahip Çıkıyor: ''Yunanistan'a doğru çıkma balkon yapsak orada içeriz aslında...''

31 Ekim 2014 Cuma

İtalyan Sevgilisiyle Evlenebilmek İçin Sünnet Derisi Ekleterek Hıristiyan Olan Mert Balan'a (32) Kayınpederinden Tam Not: ‘‘Bak ne güzel oldu işte, zengin gösterdi’’

İtalyan Sevgilisiyle Evlenebilmek İçin Sünnet Derisi Ekleterek Hıristiyan Olan Mert Balan'a (32) Kayınpederinden Tam Not: ‘‘Bak ne güzel oldu işte, zengin gösterdi’’


Geçen sene gittiği İtalya’daki yurtdışı fuarında Alessandra Rossi (30) ile tanışan ve kısa süre içerisinde sevgili olan Türk mühendis Mert Balan (32) dünya evine girmeye artık tam anlamıyla hazır olduğunu açıkladı. Katolik sevgilisi Alessandra’nın babası Francesco Rossi’nin ilişkinin başından bu yana “Biz Sicilyalıyız evladım, dinimiz var, töremiz var. Sünnet derisini ekletmeyene verecek kızımız yok” ısrarına dayanamayan Balan, dün geçirdiği başarılı operasyonun ardından bugün vaftiz olarak nikah saatini beklemeye başladı. Çiçeği burnunda Hıristiyan’ı ilk tebrik edense yine kayınpederi oldu: “Hah şöyle, şimdi erkek oldun”


“Kaybettiğim bir şey yok”


Katolik sevgilisi Alessandra Rossi’yle evlenebilmek için bıçak altına yatan Türk genç Mert Balan, nikah saatinin yaklaşmasına yakın gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Kız tarafının din konusuna büyük bir hassasiyetle yaklaştığını, en sonunda aşkını kaybetmemek için her şeyi kabul ettiğini belirten Balan, pişman olmadığını vurguladı. “Sonuçta kaybettiğim bişi yok, hatta birkaç santim kazandım bile diyebilirim. Bakalım tam bi iyileşsin, işlevde de sorun olmaz umarım. Allah utandırmasın... Pardon... Jesus Christ...” diyen genç, şu ana dek yaşadıklarından dolayı memnun olduğunu kaydetti.


“Beni de oğulları bilsinler”


Geçirdiği operasyonun geri dönüşü olmayan bir yola girmek anlamına gelmediğini de sözlerine ekleyen Mert Balan, “Ya neticede atla deve değil. Diyelim ileride yine bi durum oldu, paşa paşa sünnet olur, bu sefer de sünnet düğünü yaparız gururla” diyerek modern tıpta artık her şeyin bir çaresinin olduğunu vurguladı. 32 yaşında Hıristiyan olacağını bilse, ilkokul 2’deyken sünnetinde kesilen parçayı bir şekilde saklayacağını da aktaran damat adayı, mevcut koşullarda kendi operasyonunda kullanılan derinin donörü olan Roberto Giovanni’ye de teşekkür etti.


Kendi ameliyatından birkaç saat önce trafik kazasında yaşamını yitiren Roberto Giovanni’nin ailesini de nikaha davet ettiğini ifade eden Balan’ın “Hiç merak etmesinler. Doktorların dediğine göre deri tam uyum sağladı. Roberto’nun bir parçası, üstelik belki de kendisinin de hayatta kalmasını en çok isteyeceği parçası, benle yaşayacak artık… Beni de oğulları bilsinler” sözleriyse duygusal anların yaşanmasına neden oldu.


Kayınpeder gururlu…


Müstakbel damadının Hıristiyanlığı seçmesinden ötürü son derece memnun olduğunu belirten kayınpeder Francesco Rossi ise, hastanede adeta neşe saçtı. Ameliyata dek varan süreci “Önce tutturdu vay ben ekletmem de ekletmem. Dinimizden etkilensin diye çan sesi dinlettik, ben karşıma aldım konuştum bak dedim Baba, Oğul ve Kutsal Ruh nezdinde bu nikahın geçerli olabilmesi için bu şart. Neyse sonra radyolu saat alıcam deyince razı oldu kerata, ama doktordan bir kaçışı vardı üüüf” şeklinde özetleyen kayınpeder, yine de damadıyla gurur duyduğunu sözlerine ekledi.


Bundan böyle Sicilya’da konu komşunun ne diyeceğine, sokakta yürürken esnafın ‘Koca Francesco kızına sünnetli damat alıyor, vay gavur’ dercesine bakmasına ve en önemlisi ilerde doğacak torunlarının mensup olacakları dine artık hiç kafasını takmadığını belirten Francesco Rossi, büyük bir rahatlama yaşadığını da gizlemedi. Son olarak “Şükür… Çok şükür… Yabancı damat aldık ama halloldu o iş. Bakalım şimdi tabi bir de Hıristiyan ismi eklicez kendisine. Benim aklıma Mert Schillaci Baran gibi bir şey geliyor, manalı da olur hem. Ama son karar kendisinin… Neyse haydi bakalım herkes sünnet risottosuna” diyen taze kayınpeder, konuklara risottonun içinde hiçbir deri parçası bulunmadığını söyleyerek şen kahkahalarla konuşmasına son verdi.



29 Ekim 2014 Çarşamba

Erdoğan, Yeni Cumhurbaşkanlığı Binasında Tebrikleri Kabul Etti: ''300 Milyon masraf ettik ama değdi be...''

Erdoğan, Yeni Cumhurbaşkanlığı Binasında Tebrikleri Kabul Etti: ''300 Milyon masraf ettik ama değdi be...''


Dün akşam yeni Cumhurbaşkanlığı binasında TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve birçok üst düzey ismi ağırlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, konuklarına samimi itiraflarda bulundu. Ak Saray'ın inşası için hiçbir masraftan kaçınmadıklarını ve yüklüce borca girdiklerini belirten Erdoğan, "Neticede saray bu, bie kere yaptırıyoruz dedik ama 3-5-10 derken elimizi verip, kolumuzu kaptırdık" derken, kış iyice gelmeden balkonun kapattırmayı düşündüklerini de sözlerine ekledi.


Beştepe'deki yeni Cumhurbaşkanlığı'nda tebrikleri ve 'güle güle oturun' temennilerini kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 300 Milyon Dolar'a mal olan Ak Saray hakkında çarpıcı açıklamalardaa bulundu:


"Keşke çocuklar burda büyüseydi..."


"Arkadaşlar. Lütfen rica etsem duvarlara ellerinizle dokunmayın, her yerde el izi oluyor sonra. Ayrıca ayakkabısının altı pis olan varsa, tekrar rica ediyorum galoş giysin. Bakın cidden burası için baya uğraştık. Hem dava süreci olsun, hem masrafı olsun başımızı sokacak bir saray sahibi olucaz diye çekmediğimiz çile kalmadı. Ha ama değdi mi, değdi. Banyoya, mutfağa girince insanın bi içi açılıyor. Şimdi tabii çocuklar falan büyüdü, kendi evlerine çıktılar ama insan bakınca 'Keşke zamanında bizim çocuklar burada büyüseydi' demeden de edemiyor. Naparsınız, kısmet işte..."


Ustalara yüklendi


Saray'ın tahminlerinden daha uzun sürede tamamlandığını kaydeden Erdoğan, "Yok tesisatçıyı bekle, yok sıvacı gelmedi, doğalgaz kontrolü için 2 hafta sonrasına randevu verdiler derken, açılışı anca bugün yapabildik. Yani hakkaten usta milletiyle uğraşmak çok zor. Paranızla rezil oluyorsunuz. Bir daha asla saray yaptırmam, gider hazır yapılmış saray alırım daha iyi" sözleriyle ustalara sert mesajlar gönderdi.


Borcam bereketi


Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini tebrik etmeye gelen devlet erkanının önemli isimlerine bir kez de basın mensupları önünde teşekkür ettiğini belirtirken, konuşması sırasında ufak bir sitemde bulunmayı da ihmal etmedi. "Valla burada ben açık konuşmak durumundayım. Şu an mutfakta Borcam'dan oturacak yer yok. Arkadaşlar ev hediyesi Borcam'ı anlarım da, saray burası yani. İnsan en azından bi mutfak robotu... Neyse" diyen RErdoğan, ev hediyesi olarak gönderilen yaklaşık 2843 adet Borcam'ın ihtiyacı olan ailelere dağıtılması için danışmanlarına emir verdi.



28 Ekim 2014 Salı

İş Kazalarının Önüne Bir Türlü Geçemeyen Çalışma Bakanlığı, Ölen İşçilere Ağır Yaptırım Uygulamaya Hazırlanıyor

İş Kazalarının Önüne Bir Türlü Geçemeyen Çalışma Bakanlığı, Ölen İşçilere Ağır Yaptırım Uygulamaya Hazırlanıyor


Karaman’ın Ermenek ilçesinde bulunan maden ocağında su kaynağının patlamasının ardından mahsur kalan işçilerin bulunduğu haberi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nı harekete geçirdi. Konuya ilişkin olarak derhal toplanan yetkililer, 2014 yılında şu ana dek 1414 işçinin öldüğünden hareketle yeni bir önlem paketi hazırladılar. Paketi kamuoyuyla paylaşan Bakan Faruk Çelik, bundan böyle ölen ya da ölmeye teşebbüs eden işçiler hakkında çok ağır yaptırımların kapıda olduğunu belirtirken, alınacak önlemlerin “Fatiha bile okunmayabilir… O kadarını söyleyeyim” boyutuna varabileceğini kaydetti.


“Bir anda ölürler haberin olmaz”


Karaman’da maden ocağında yaşanan gelişmelerin ardından basın mensuplarının karşısına geçen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, öncelikle vahim olaydan ötürü son derece üzgün olduğunu belirterek konuşmasına başladı. “Üzülüyorum tabi üzülmez olur muyum? Yani çok şükür şu ana dek net bir ölüm haberi gelmedi ama işçi bunlar sonuçta. Hayatı pamuk ipliğine bağlı insanlardan söz ediyoruz, hiç güven olmaz. Bir anda patır patır ölüler” diyerek maden ocağında yaşananları kaygıyla izlediklerini aktaran Çelik, bakanlık olarak derhal yeni bir çalışmaya başladıklarını vurguladı. Bugüne dek yaşanan işçi ölümlerinin sebeplerini titizlikle incelediklerini de sözlerine ekleyen Çalışma Bakanı, kendilerinin ‘öyle çok da ölünecek bir şey’ bulamadıklarını ifade etti.


Karbonmonoksit soludu…


Toplantının devamında, basın mensuplarının önünde beraberinde getirdiği karbonmonoksiti soluyan Faruk Çelik “Ya Allah aşkına, bu karbon monoksit yüzünden hemen ölünecek diye bişiy yok. Yaşama konusunda biraz ısrar, biraz çaba... Soma’da sırf şu gaza layığıyla direnmedikleri için 300 adam gitti. Hadi Soma'da gaz vardı, şimdi Karaman'dan ne var? Su. Valla kimse karşıma çıkıp da sudan sebeplerle işçilerin öleceğini söylemesin. O işçilerin bizzat kendilerinin %75'i su ya... El insaf.. Ben burda kötü niyet ararım” sözleriyle özellikle maden işçilerinin yaşama tutunma güdülerinin beklenen düzeyin çok altında olduğunu belirtti. Bundan böyle iş başındayken ölünmemesi için önlemleri derhal arttıracaklarının altını çizen Çalışma Bakanı, özellikle ölen işçilere uygulanacak yeni yaptırımların en kısa zamanda yasalaştırılacağını aktardı.


İşte yeni yaptırımlar


Faruk Çelik’in basın mensuplarıyla paylaştığı yeni yaptırımlardan öne çıkan kimi maddelerse şöyle;


- Bundan böyle 10 ve daha fazla işçinin öldüğü kazaların ardından Fatiha okunmayacak. Halkın dini duygularıyla oynanarak ölüme teşvik edilmesinin önüne geçilecek.


- Özellikle maden ocağı ölümlerinin ardından bölgeye müftü, hoca, imam v.b. gönderilmesi uygulamasına son verilecek. Artık din görevlisi yok. Hazır din görevlisini gören orada ölüyor…


- Torunlar İnşaat’ta yaşanan asansörde ölümlerin ardından işçi yakınlarına verildiği iddia edilen 700.000 TL’nin gerçek olmadığını; hiçbir işçi ölümünde para verilmeyeceğini anlatan kamu spotlarıyla halk bilgilendirilecek. Bu dünyadaki asgari ücretin, öbür dünyadaki 700.000 liradan önemli olduğu vurgulanacak


- Yusuf Yerkel’in proaktif olarak kullanımı sağlanacak. Yerkel, maden kazaları olduktan sonra değil, öncesinde olay yerine gönderilerek işçilerle ve aileleriyle karşılaştırılacak.


- Karaman’dakine benzer durumlarda medyanın haberi “Madende Su Faciası” şeklinde değil; “Türk Madenciliğinin Büyük Başarısı: Karaman’da Kömür Ocağında Su Bulundu” biçiminde vermesi sağlanacak. Ölümün değil, çalışmanın teşvik edilmesi hedeflenecek.



26 Ekim 2014 Pazar

Modern Tıbba ''Psikolojik kaynaklıdır, stresten uzak durun geçer'' Yöntemini Kazandıran Prof. Schumann'a, Psikiyatri Camiasından Büyük Onur

Modern Tıbba ''Psikolojik kaynaklıdır, stresten uzak durun geçer'' Yöntemini Kazandıran Prof. Schumann'a, Psikiyatri Camiasından Büyük Onur


Bu yıl Viyana'da düzenlenen 9. Uluslararası Psikiyatri Kongresinin onur konuğu, ünlü Alman Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Heinrich Schumann idi. 1982 yılında bulduğu "Bi şeyiniz yoktur, psikolojiktir" metodu ile aynı yıl Nobel ödülüne layık görülen Schumann, başta psikiyatri olmak üzere modern tıbbın hemen her alanına önemli bir katkıda bulunmuştu.


Yaşam boyu başarı ödülü


Geçtiğimiz gün Viyana'da başlayan 9. Uluslararası Psikiyatri kongresinin açılış töreninde "yaşam boyu başarı" ödülüne layık görülen Prof. Schumann, ödülünü Dünya Psikiyatri Birliği Başkanı William Harrisburg'un elinden aldı. 1982'de dünya literatürüne kattığı "Psikolojiktir, stresten uzak durun" tedavi metodu ile modern tıpta bir devrim yaratan, dünyadaki tüm sağlık çalışanlarını teşhis, tedavi, hasta takibi gibi can sıkıcı sorunlardan kurtaran Schumann'la ilgili olarak "O sadece biz psikiyatristlerin değil, bütün bir tıp camiasının kahramınıdır" diyen Harrisburg'un konuşması sırasında salonda duygu oldu anlar yaşandı.


Sözlerine öncelikle, her hastalığa uygulanabilen ve hastanelerdeki yatan hasta oranını %67 azaltan "Bişeyiniz yok, tamamen psikolojik" adlı tedavi metodu için Schumann'a teşekkür ederek başlayan Harrisburg, "Bu ödülü dünyanın tüm psikolog ve psikiyatristleri adına kendisine takdim etmek benim için büyük bir onur. Bugün elimiz ekmek tutuyorsa, 'Cumaya çek ödemesi var, ya nasip' demeden yarınlara umutla bakabiliyorsak, bunu şu anda karşınızda gördüğünüz bu büyük insan sayesinde başarabiliyoruz." diyerek şöyle devam etti:


"Elimiz ekmek tuttu"


"Heinrich Schumann'ın çalışmalarından önceki karanlık günlerde, gerçek akıl hastalarıyla uğraşmak zorunda kalan, çekinilen, horgörülen, 'deli doktoru' gibi çirkin sıfatlarla anılan bir zümreyken, şu anda toplumsal saygınlığa kavuşmuş, gittiği yerde lafı sözü dinlenen insanlar haline geldik. Dün bize deli doktoru diyenler, bugün sevgilisinden ayrıldığında, işte patrondan zılgıt yediğinde, evladına laf söz geçiremediğinde elde sağlık karnesiyle kapımızda bitiyorlarsa, 45 dakikalık seans için bir uçak bileti parasını gözlerini kırpmadan verebiliyorlarsa ve bizler iki 'Hmm hmmm', bir Xanax'la yedi sülalemizi ihya edebiliyorsak, bu biraz da Sayın Schumann'ın sayesindedir."


Duygu dolu anlar


Eskiden bir ortamda mesleğini soranlara "Doktor" deyip sonra lafı gürültüye getirmek zorunda kalan psikiyatrist camiasının, bugün mesleki titrini bırak utanmayı, bir onur nişanı olarak taşıdığını ifade eden Harrisburg'un, "Sayın Schumann'ın çalışmaları ile 'psikiyatr' etiketi, bugün toplumsal statü olarak nihayet 'astronot' veya 'devlet eski bakanı' gibi sıfatların yanında hakettiği yere kavuştu. Bu sayede sırf benim 30 senede kırdığım cevizleri sıralasanız buradan Kopenhag'a yol olur, artık hesabını siz yapın." sözleri salonda dakikalarca alkışlanırken, bazı katılımcıların göz yaşlarına hakim olamadıkları görüldü.


"Bu başarıyı beklemiyordum


İlerleyen yaşı nedeniyle sahnede güçlükle ayakta duran Prof. Schumann da, törende yaptığı kısa bir konuşma ile farklı bir branşta uzmanlığı olmasına rağmen kendisini bu önemli ödüle layık gören Psikiyatri camiasına teşekkür etti. 1982'nin sıcak bir yaz öğleden sonrası, klinikte hasta bakmaktan bunalmışken tesadüfen bulduğu "bi şeyiniz yoktur, psikolojiktir" metodunun bu derece başarılı olmasını beklemediğini açık yüreklilikle ifade eden Schumann, konuklara şu sözlerle veda etti:


"O zamanlar daha Frankfurt Devlet Hastanes'inde intern'düm ben. Uzmanlık sınavına çalışmak için biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı ama kapıda yığılan hastalar yüzünden kitabın yüzünü açamıyordum. Gelen bir hastayı başımdan savmak için öylesine "psikolojiktir, fazla her şeyi kafaya takmayın geçer" deyiverdim. İşe yaradığını görmek beni de çok şaşırtmıştı. O gün 2 saat içinde 90 kadar hastayı bu şekilde yollayarak kendi işime gücüme baktım. Nitekim KBB'yi de o sayede kazandım zaten. Çalışmalarım sayesinde psikiyatri camiasının ihya olması ise beklemediğim bir sonuç oldu. Neyse yine de Allah bereket versin tabii, güle güle harcayın..."



22 Ekim 2014 Çarşamba

Prandelli, Dortmund'u Yıkma Planını Açıkladı: ''Şey yapalım ya... Topu alan Sneijder'e versin''

Prandelli, Dortmund'u Yıkma Planını Açıkladı: ''Şey yapalım ya... Topu alan Sneijder'e versin''


Bu akşam Şampiyonlar Ligi’nde Borussia Dortmund’u ağırlayacak olan Galatasaray, dev maç öncesi son taktik antrenmanını gerçekleştirdi. Antrenman boyunca futbolcuların hayli keyifli oldukları gözlenirken, deneyimli hoca Cesare Prandelli, takımı sık sık “Yok ya, öyle kendiniz bir şey yapmaya çalışmayın çocuklar, ayağına top gelen Sneijder’e versin işte” şeklinde uyardı. Dev maçın ilk 2’sini de aşağı yukarı şekillendirdiğini belirten Prandelli “Sneijder olucak en önde, en geride de Muslera, bunların arasına da 9 kişi koyucaz. Kurayla olabilir, yazı tura atabilir çocuklar, nasıl isterlerse” sözleriyle kadro sıkıntısı çekmediğini belirtti.


Hazırlıklar tamam


Basına açık gerçekleştirilen son taktik çalışmanın ardından gazetecilerle bir araya gelen Galatasaray Teknik Direktörü Cesare Prandelli, Borussia Dortmund maçı öncesi hazırlıklarını tamamladıklarını açıkladı. “Ben baktım formalar falan yıkanmış, ütülenmiş, kramponlar tertemiz. Ee sonra işte Sneijder var, tamamız bence yani” diyen tecrübeli teknik adam, artık maç saatini bekleyeceklerini söyledi. Sneijder’in son derece moralli olduğunun altını çizen teknik adam, “O moralliyse vardır bi bildiği arkadaşlar, ondan daha iyi kim bilecek sonuçta. Demek ki Galatasaray alabilir bu maçı” şeklindeki değerlendirmesiyle de taraftarlara ümit aşıladı.


“Çok önemli mesafeler katettik”


Galatasaray'da çalıştığı kısa süre içerisinde takım olarak önemli mesafeler katettiklerini de sözlerine ekleyen İtalyan hoca, “Yani mesafe katettik dediğim, Sneijder'e pas verince topu 30 metre mesafeden içeri sokabiliyor. En azından bu konuda bir şüphemiz kalmadı” sözleriyle takımın geldiği noktaya dikkat çekti. Son antrenmanda Dortmund’u yıkacak taktik üzerinde titizlikle durduklarını da vurgulayan Prandelli, takımın maçtaki dizilişini de şu sözlerle aktardı;


“Bu geceki oyunu öyle klasik 3-5-2'lerle, 4-3-3'lerle falan değerlendirmek çok yanlış olur. Bizim oyun mantalitemiz katiyen bu değil. Bizde ne var? İşte Hakan Balta var, efendime söyliyim Selçuk İnan var. Başlarında da ben varım. Dolayısıyla aslında antrenmanlarda kullandığımız tahtadan baraj adamlarını da koysak çok bir şey değişmeyecek. Ama ona da UEFA izin vermiyo işte. Mecbur nefes alan, homo sapiens türünden 9 kişi daha dikicez Sneijder'in yanına...”


Dortmund temkinli…


Dün sabah İstanbul'a gelen Borussia Dortmund'un Teknik Direktörü Jürgen Klopp ise düzenlediği basın toplantısında çok saygın bir rakibe karşı zorlu bir mücadele vereceklerini kaydetti. “Neticede rakibimiz bugün İnter'de, Real Madrid'de, Hollanda Milli Takımı’nda başarıyla mücadele vermiş, kendini ispat etmiş 30 yıllık bir isim” diyen Klopp, Avrupa'da nereye giderseniz gidin herkesin Wesley Sneijder ismini ezbere bileceğini belirtti.


Maç için birkaç özel önlem aldığını da kaydeden Klopp, futbolcularından özellikle 3 noktaya çok dikkat etmelerini istediğini aktardı. Alman teknik adam, özel önlemlerini “Bu deplasmandan çıkmanın 3 altın kuralı var arkadaşlar. Bir, Sneijder’i tutucaz. İki, Türk yemekleri yağlı oluyo maçtan önce çok abanmıcaz. Üç, kimse bavulunu otelde unutmayacak o trafikte hayatta dönemeyiz stattan otele” şeklinde özetledi. Son olarak basın mensuplarından gelen ‘Prandelli’den çekiniyor musunuz?’ sorusuna uzun süre yanıt vermeyen Klopp, tercümanından gelen “Şeyi diyolar, Sneijder’ın hocasını” bilgisi üzerine “Haa Prandelli evet. Aklım birden kışlık lastik markalarına gitti ya kusura bakmayın. Yok, çekinmiyorum” sözleriyle basın toplantısına son verdi.



19 Ekim 2014 Pazar

Şu Ana Kadar Herhangi Bir Yaratıcılık Emaresi Göstermeyen Çiğdem Rençber (24), Yaratıcılığını Kullanabileceği Bir İşte Çalışmak İstiyor

Şu Ana Kadar Herhangi Bir Yaratıcılık Emaresi Göstermeyen Çiğdem Rençber (24), Yaratıcılığını Kullanabileceği Bir İşte Çalışmak İstiyor


Geçtiğimiz sene İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun olmasının ardından henüz kendi yetenekleri ve birikimine uygun bir iş bulamayan Çiğdem Rençber (24), ailesinden gelen "KPSS'ye gir, mis gibi memur ol" baskılarına karşın halen umudunu koruyor. Söz konusu yeteneklerin ne olduğunun tam da belli olmamasına ve bu yaşına kadar yaratıcılıkla ilgili ciddi bir çalışma yapmamasına rağmen, kendisini ifade edebileceği bir iş arayışında ısrar eden Rençber, içini kişisel blog'u kucukcigdeminitiraflari.blogspot.com'a döktü.


Çiğdem'in pembe dünyası karışık


Toplam 17 takipçisi olan blog'u kucukcigdeminitiraflari'nda duygusal hayatını, hayallerini, düş kırıklıklarını, çektiği martı, kedi, gün batımı, yakın plan bardak-çanak ve sevimli çocuk fotoğraflarını, izlediği filmleri (eternal sunshine of the spotless mind falan) ve dinlediği müzikleri paylaşan Çiğdem Rençber, halen yaratıcılığını kullanabileceği bir iş bulamamış olmasının nedenlerini masaya yatırdı. Ana fikri "Ne kadar yetenekli olursan ol bu işler için çevre lazım" olan yazıda şu yaşına kadar tanıdığı bildiği herkesin gayet sıradan insanlar olduğunu kaydeden Rençber, basın-sanat-reklam camiasından birileriyle tanışması halinde her şeyin daha farklı olabileceğine dikkat çekti.


İçindeki sanatçıyı ortaya çıkarmak istiyor


Sosyoloji bölümününü bitirmesinin üzerinden bir sene geçmesine rağmen ne yapacağına halen bir karar veremediğini hatırlatan Rençber, "Sırf annemin gönlü olsun diye KPSS'ye hazırlanıyorum ama benim kesinlikle kendimi daha iyi ifade edebileceğim bir iş yapmam gerekiyor. Belki fotoğrafçılık, belki takı tasarımcılığı ya da moda editörlüğü gibi şeylere yönelebilirim. Kafamda birkaç senaryo fikri de var. Tam olarak ne şekilde olur emin değilim ama mümkünse bir film projesinde de yer almak hoşuma gider. Biraz içimdeki sanatçıyı ortaya çıkarmak ve yeteneklerimi sergilemek istiyorum..." dediği yazısını şu şekilde sürdürdü:


"En büyük hayalim, sete giden arkadaş tanımak"


"Farkındayım... Bunu yazmak biraz utanç verici ama Çiğdem şimdi tam olarak bunu hissediyor. Şu aşamada hiç değilse televizyon camiasına adım atmış, az çok bu gibi işlerden nasiplenmiş kişilerle arkadaş olmayı, onlardan 'Ya bizim Can da yeni bir diziye başlamış' diye bahsetmeyi öyle çok isterdim ki..."


"Aslında bundan utanmam da anlamsız; bugün kimle iki kelime konuşsam, ağzını setten sete koşan Tarık'lardan, adını duymadığım bi yerlerde sahne alan Özgün'lerden, hiç olmadı yeni bir sergi açan Seçil'lerden açıyor. Ben ise yüzümde saçma bir sırıtmayla, 'E bir gün hep beraber oturup, bir şeyler içelim' diyebiliyorum ancak. Bunu derken ise aklımda tek beliren, önce Tarık'lara, Özgün'lere, Seçil'lere ulaşmak, oradan da bir şekilde ünlüler camiasına yerleşmek oluyor. Sad but true, hissettiklerim aşağı yukarı bu şekilde... "


İşe bar gruplarından başlayacak


Saçıyla, takısıyla, imajıyla bir ömür boyu ne yaptığı belli olmadan sabah 8 akşam 6 çalışmaktan kaçmanın, birçok insan gibi kendisinin de hayali olduğunu söyleyerek itiraflarına devam eden küçük Çiğdem (24), bundan sonrası için en azından bar gruplarından bir iki kişi ile tanışmanın da planlarını yapıyor.


Bu kararına, barda çalan müzisyenlerin ünlü olmasalar da, en azından bi şekilde ünlü havasına sahip olmalarının tesiriyle vardığına dikkat çeken minik Çiğdem'in (24), "Hiç değilse duruşlarından, triplerinden falan bir nebze de olsa ünlü dünyasına adım atmış gibi hissedebilirim gibi geliyor" ifadeleriyle tamamladığı yazısına aldığı toplam 2 yorum ise, "Eline sağlık minnoşum" ile "yine döktürmüşsün çiğdem<3" şeklinde oldu.



17 Ekim 2014 Cuma

İlişkiler, kola gibi. Bardağa hızlı ve dikkatsiz dökünce bütün tadı kaçıyor.

İlişkiler, kola gibi. Bardağa hızlı ve dikkatsiz dökünce bütün tadı kaçıyor. October 18, 2014 at 03:32AM

"Yazdığın mesaja gülücük ekliyorsun, mutlusun sanıyorlar."

"Yazdığın mesaja gülücük ekliyorsun, mutlusun sanıyorlar." October 18, 2014 at 01:40AM

Sabah beş dakika daha fazla uyumak için can atan bu bedenim, geceleri uyumamak için neden bu kadar direniyorsun?

Sabah beş dakika daha fazla uyumak için can atan bu bedenim, geceleri uyumamak için neden bu kadar direniyorsun? October 17, 2014 at 11:50PM

"Birini seviyorsan, onu özgür bırakmaya hazır olmalısın."

"Birini seviyorsan, onu özgür bırakmaya hazır olmalısın." October 17, 2014 at 09:53PM

Eğitim sistemindeki açıkları kapatmadan, dershaneleri kapatmak, ancak ve ancak özel okul fiyatlarının artmasını sağlar. #dershanemolmasaydı

Eğitim sistemindeki açıkları kapatmadan, dershaneleri kapatmak, ancak ve ancak özel okul fiyatlarının artmasını sağlar. #dershanemolmasaydı October 17, 2014 at 08:03PM

16 Ekim 2014 Perşembe

Bir insanın ne kadar karaktersiz olduğunu anlamak istiyorsan aranın bozulmasını bekle, ilk fırsatta en hassas yerinden vurmaya çalışacaktır.

Bir insanın ne kadar karaktersiz olduğunu anlamak istiyorsan aranın bozulmasını bekle, ilk fırsatta en hassas yerinden vurmaya çalışacaktır. October 17, 2014 at 05:54AM

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. [Şems]

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. [Şems] October 17, 2014 at 04:00AM

"Anahtar gibi sa e kaybolduğunda aranan biri olmak istemiyorsan; -nasıl olsa paspasın altındadır- rahatlığını vermeyeceksin kimseye."

"Anahtar gibi sa e kaybolduğunda aranan biri olmak istemiyorsan; -nasıl olsa paspasın altındadır- rahatlığını vermeyeceksin kimseye." October 17, 2014 at 02:00AM

11 Ekim 2014 Cumartesi

Sırf Şehrin Adı Haberlerde Geçsin Diye Yozgat Meydanı'nda Toplanan Yozgatlılar, Beklenen İlgiyi Görmeyince Sessizce Evlerine Dağıldılar

Sırf Şehrin Adı Haberlerde Geçsin Diye Yozgat Meydanı'nda Toplanan Yozgatlılar, Beklenen İlgiyi Görmeyince Sessizce Evlerine Dağıldılar


Ülke gündeminde bir türlü hakettikleri yeri alamayan Yozgatlıların, dün düzenledikleri gösterilerle dikkatleri kendi şehirlerine çekme çabaları bir kez daha hüsranla sonuçlandı. Facebook, twitter ve yozgatliyiz.biz'in forum sayfası üzerinden örgütlenerek Yozgat Meydanı'nda toplanan yaklaşık 100 kadar gösterici, ülke ve dünya gündemine dair akıllarına gelen her şeyi protesto etmelerine ve yer yer taşkınlık bile yapmalarına karşın, polis ve basından herhangi bir tepki alamamanın hayalkırıklığıyla olaysız dağıldılar.


Coşkulu kalabalık


Kendilerini "Anadolu'nun sessiz gücü" olarak nitelendiren Yozgatlıların bir süredir internet üzerinde süren örgütlenmeleri, dün öğlen sularında nihayet sokaklara taştı.


Şehrin ileri gelenlerinden Yozgat Lisesi Müdür Yardımcısı Mustafa Onar'ın önderliğinde toplanan kalabalık, ilk olarak alkışlar ve halaylar eşliğinde kendilerini kâle almayan ulusal medyayı ve emniyet güçlerini protesto etti. Mustafa Onar'ın Yozgat'ın tarihsel önemine, doğal güzelliklerine ve insanının sıcaklığına dair önemli detayları paylaştığı basın bildirisi yaklaşık 20 saniye sürerken, tekbirlerle biten açıklamanın ardından Yozgatlılar çav bella şarkısını söyleyerek eylemlerine devam ettiler.


"Türkiye'nin lokomotifi olmaya adayız"


"Başörtüye uzanan eller kırılsın", "Türkiye laiktir, laik kalacak", "Esad şaşırma, sabrımızı taşırma" gibi sloganların ardından tekrar megafonun başına geçen Mustafa Onar, Yozgat Meydanı'nın tarihi günlerinden birini yaşadığını söyleyerek şöyle devam etti:


"Burada her görüşten, her renkten, her ırktan dilden ve dinden tüm Yozgatlılar toplandık. Gerçi bu 2, zorlasanız en fazla 3 çeşit insan ediyor ama konumuz bu değil şimdi. Hepimiz burada Yozgat'ın yükselen modern Türkiye'de hakettiği yeri alması için gerekli mesajları verdiğimize inanıyoruz. Yakın coğrafyada yükselen bir güç haline gelen ülkemizin, yeni bir kana, yeni bir odağa, güçlü, köklü ve etkili bir lokomotife ihtiyacı var. 'Eee Yozgat mı yani o lokomotif?' derseniz, size tek cevabımız 'Evet, beğenemediniz mi?' olur. Bunu da herkes duysun, bilsin..."


"Şehrimiz bugün artık bir turizm merkezi olmuştur"


Yozgat'ın altyapısıyla, sanayisiyle, kültür ve sanat etkinlikleriyle, önemli jeostratejik konumuyla ve enfes testi kebabıyla komşu ülkelerin hemen hepsinin imrenerek baktığı bir il olduğunu da belirten Onar, kendi aralarında gülüşen bazı göstericilere tebeşir fırlatmak için bir süre konuşmasına ara verdi.


Şehre daha önce bir şekilde yolu düşmüş 3-4 tane yabancı misafirden alıntılarla konuşmasına devam eden Onar, "Onların sözlerini aynen aktarıyorum; 'Çog guzzelmis', 'Bus terminal? Bus terminal here?', 'No no 200 dolar, 3 kişi olmaz no!', 'How can I go to Sultanahmet?...Opss! Really?'; bunların hepsi belediye kayıtlarında aynen var, isteyen gidip bakabilir. Gördüğünüz gibi, bakmasını bilen gözlere neler düşündürüyor, neler çağrıştırıyor bu şehir. Artık bunlar da görülsün, konuşulsun..." derken, illa da halk oyunu, hamurişi, kete, tandır ekmeği denirse şehirde onların da tillahının mevcut olduğunun altını çizdi.


Geniş çaplı protesto


Onar'ın konuşmasının ardından meydanda kalan 10-15 kişilik kalabalık, sloganlarla hükümeti, muhalefeti, cumhurbaşkanını, Mehmet Ali Aydınlar, Yıldırım Demirören ve Ankaragücü Teknik Direktörü Ziya Doğan'ı istifaya davet etti. Terör olaylarından, Nato'nun Libya'ya mudahalesine ve yaz saati uygulamasına kadar geniş yelpazede süren protestolar zaman zaman dünya meselelerini de kapsarken, son çare olarak kendi aralarında taşlı sopa kavga eden grup yerel basının tamamını oluşturan 4 gazetecinin hafif yaralanmasının ardından sessizce evlerine dağıldılar.



2 Ekim 2014 Perşembe

Sakın vazgeçme! Çünkü sen vazgeçersen, hak etmeyen biri kazanacak. Aug

Sakın vazgeçme! Çünkü sen vazgeçersen, hak etmeyen biri kazanacak. Aug October 02, 2014 at 04:44PM

Sessizce durduğuna göre uyumuş olmalısın. Eğer uyumadıysan bir ses ver, bir selam et! Gece paylaşmayla bitmez, her ikimizede yeter.

Sessizce durduğuna göre uyumuş olmalısın. Eğer uyumadıysan bir ses ver, bir selam et! Gece paylaşmayla bitmez, her ikimizede yeter. October 02, 2014 at 02:45PM

KPSS'ye, üniversite giriş sınavlarına...vb. hazırlananlar, Genç Bakışı izlemesin. Kafası karışır, cevapları şaşırır. ,

KPSS'ye, üniversite giriş sınavlarına...vb. hazırlananlar, Genç Bakışı izlemesin. Kafası karışır, cevapları şaşırır. , October 02, 2014 at 12:50PM

Aşk kırıntılarıyla doymaz bu kalp. Bana sen gerek, sen!

Aşk kırıntılarıyla doymaz bu kalp. Bana sen gerek, sen! October 02, 2014 at 10:52AM

1 Ekim 2014 Çarşamba

Hayatınıza sizden çaldığından fazlasını katıyorsa bir insan, o'nu takip edersiniz. [Emre Tuncer] #TakiplesmeBasliyor Aug

Hayatınıza sizden çaldığından fazlasını katıyorsa bir insan, o'nu takip edersiniz. [Emre Tuncer] #TakiplesmeBasliyor Aug October 02, 2014 at 08:55AM

İnsana akıl, onu huzursuz eden şeylerden kurtulması için verilmiştir. [Lev Tolstoy - Anna Karenina/Sayfa:920]

İnsana akıl, onu huzursuz eden şeylerden kurtulması için verilmiştir. [Lev Tolstoy - Anna Karenina/Sayfa:920] October 02, 2014 at 06:54AM

Aramayacaksın kimseyi, olması gerekenler zaten yanında. Ve yanında olmayıp gidenler; ne aklında olmalı ne umrunda. [Paul Auster] Aug

Aramayacaksın kimseyi, olması gerekenler zaten yanında. Ve yanında olmayıp gidenler; ne aklında olmalı ne umrunda. [Paul Auster] Aug October 02, 2014 at 05:00AM

Hadi susma! Bir selam ver karanlığa ve aydınlat geceyi...

Hadi susma! Bir selam ver karanlığa ve aydınlat geceyi... October 02, 2014 at 03:10AM

Erkekler yaşlanır, kadınlar ise değişir. [Goethe]

Erkekler yaşlanır, kadınlar ise değişir. [Goethe] October 02, 2014 at 01:14AM

Beklediğin gibi olmadıysa, olanı bekliyormuş gibi davran. Hiç yoktan yalandan da olsa istediğin olmuş olur.

Beklediğin gibi olmadıysa, olanı bekliyormuş gibi davran. Hiç yoktan yalandan da olsa istediğin olmuş olur. October 01, 2014 at 11:21PM

Madem para insana mutluluk vermiyor, mutluluk insana para versin. Bir de öyle deneyelim.

Madem para insana mutluluk vermiyor, mutluluk insana para versin. Bir de öyle deneyelim. October 01, 2014 at 09:31PM

Susmak bana iyi geliyor, ama seni delirtiyor biliyorum.

Susmak bana iyi geliyor, ama seni delirtiyor biliyorum. October 01, 2014 at 07:38PM

zaten zamansız gelmiştin, doğru zamanda gitmen beklenemezdi.

zaten zamansız gelmiştin, doğru zamanda gitmen beklenemezdi. October 01, 2014 at 05:43PM

İyi şeyler, önemini çabuk kaybeder. Jul

İyi şeyler, önemini çabuk kaybeder. Jul October 01, 2014 at 03:51PM

21 Eylül 2014 Pazar

"Hayat zor değil, zor olan sensin.."

"Hayat zor değil, zor olan sensin.." September 21, 2014 at 10:08PM

Kadın, hayattır; yaşayabilene... [Emre Tuncer]

Kadın, hayattır; yaşayabilene... [Emre Tuncer] September 21, 2014 at 08:13PM

14 Eylül 2014 Pazar

Dışişleri Bakanlığı: ''Arap Turist patlaması, Avrupa Birliği vizyonumuzun bir parçası...''

Dışişleri Bakanlığı: ''Arap Turist patlaması, Avrupa Birliği vizyonumuzun bir parçası...''


Dışişleri Bakanlığı, Arap ülkelerinden gelen turist sayısında yaşanan patlamayı bu sabah yaptığı bir açıklamayla aydınlığa kavuşturdu. Yaşanan patlamanın, Türkiye'nin AB vizyonu çerçevesine uzun süredir yürütülen bir çalışmanın sonucu olduğu belirtilen açıklamada, "Amacımız kontrast yaratarak hem Avrupalı dostlarımıza, hem de kendi vatandaşlarımıza Türkiye'nin aslında ne kadar Batılı bir ülke olduğunu göstermekti. Bir nebze başarılı olduğumuzu da düşünüyoruz." ifadeleri yer aldı.


"Yeni bir yaklaşım şarttı"


Bu yaz Arap dünyasından Türkiye’ye gelen turist sayısında yaşanan patlama konusunda beklenen açıklama, sonunda Dışişleri Bakanlığı'ndan geldi. "Yıllardır Türkiye'nin aslında Batılı bir ülke olduğunu anlatmak için söylemediğimiz laf, girmediğimiz şekil kalmadı ama adamları bir türlü ikna edemedik. Ülkeye turist olarak geleni de halıdan kilimden, çanak çömlekten başını kaldırıp etrafa bakmaya zahmet etmedi." denilen açıklamada, son çare olarak ülkeye Arap turist çekerek aradaki farkı belirgin bir şekilde gösterme stratejisinden medet umulduğu belirtilirken, AB Komisyonu'nun da bu farkı artık görmesi temennisine bulunuldu.


"Stratejik ve sistemli çalışma başarıyı getirdi"


Arap turistleri ülkeye çekmek için dizi ihracatından ayda bir kere İsrail'i lanetlemeye kadar çok çeşitli taktiklere başvurulduğunu ifade eden Bakanlık Müsteşarı Nihat Özerman, "Gerçekten Bakanlık olarak çok uğraştık ama değdi. Şu an ülke silme Arap turist kaynıyor." diyerek Avrupa Birliği Komisyonuna seslendi: "Lütfen elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, yan yana durunca bunlarla biz bir miyiz? Bizim bariz bir şekilde daha Batılı olduğumuz görülmüyor mu?"


Geçmiş yıllarda yoğun olarak gelen Batılı turistler nedeniyle ülkenin göreceli olarak Doğulu ve geri kalmış gibi göründüğünü söyleyen Özerman, açıklamalarına şöyle devam etti: "Bir Fransızla, bir Hollandalıyla yan yana durunca doğal olarak vatandaşlarımızın da morali bozuluyordu. Adam gelmiş iki metre boyuyla, yanında öyle kavruk yavrusu gibi kalıyorsun. Yani tabii ki kasten yapmadıklarını biliyoruz ama, yine de bir yerde sürekli Batılı olmadığımızı yüzümüze vurmuş gibi oluyor. Şimdi Araplar gelince vatandaşımıza da bir kendine güven geldi. Onlara bakınca hepsi kendilerini neredeyse gerçek birer Batılı gibi hissetmeye başladılar."


"Gevşemenin zamanı değil"


Bugünlerde sıkça duyulmaya başlayan, "Bunlar da her yerde", "Yine doluşmuşlar, kalkın başka yere gidelim", "Burası kokuyor mu?" gibi söylemlerin de vatandaşlardaki bilinçlenmenin bir emaresi olarak görülmesi gerektiğini belirten Özerman, halkımızın içinde bulunduğu bu haz ve esrime halinin rehavete dönüşmemesi gerektiğinin de üzerinde durdu.


"Halen yurdumuzda bulunan Batılılara, aslında Araplara ne kadar da benzemediğimizin kanıtlanması için çok önemli bir fırsat yakaladığımız şu günlerde, her vatandaşımızın bu konuda üzerine düşeni en iyi şekilde yapacağından kurum olarak şüphemiz yoktur" sözleriyle halka önemli mesajlar veren Bakanlık Müsteşarı, açıklamasını sona erdirirken, çok koyu tenli vatandaşlarımızı fazla ortada dolaşmamaları ve kalabalık gruplar halinde alışveriş ederek yanlış izlenimler uyandırmamaları konusunda uyarmayı da ihmal etmedi.



13 Eylül 2014 Cumartesi

Çöp poşetlerini bağlarken çok sıkmayın , onları çözmeye çalışan minik eller var.

Çöp poşetlerini bağlarken çok sıkmayın , onları çözmeye çalışan minik eller var. September 13, 2014 at 10:42PM

Yoksa sen de mi uyudun, ey gece? Jul

Yoksa sen de mi uyudun, ey gece? Jul September 13, 2014 at 08:48PM

Gecenin bu vakti olmuş, halen uykusuzluk ve yalnızlıkla boğuşuyorsun. O vakit bir selam ver. Belki de yankı bulur ve karanlık kaybolur...

Gecenin bu vakti olmuş, halen uykusuzluk ve yalnızlıkla boğuşuyorsun. O vakit bir selam ver. Belki de yankı bulur ve karanlık kaybolur... September 13, 2014 at 06:51PM

"Şimdi benim son diye bitirdiğime, kimbilir kimler ilk diye başlayacak

"Şimdi benim son diye bitirdiğime, kimbilir kimler ilk diye başlayacak September 13, 2014 at 04:53PM

12 Eylül 2014 Cuma

Birini sevdiğin zaman, onu her şeyiyle kabullenirsin. http://t.co/cr7g4XNl2N

Birini sevdiğin zaman, onu her şeyiyle kabullenirsin. http://t.co/cr7g4XNl2N September 12, 2014 at 02:10PM

7 Eylül 2014 Pazar

Sırf Tecrübe Kazanmak İçin Karın Tokluğuna Çalışan Genç Mühendis, Şirketteki 4.Yılında Deneyimli Bir Kurye Olma Yolunda İlerliyor

Sırf Tecrübe Kazanmak İçin Karın Tokluğuna Çalışan Genç Mühendis, Şirketteki 4.Yılında Deneyimli Bir Kurye Olma Yolunda İlerliyor


2006 yılında Sakarya Üniversitesi Endsütri Mühendisliği bölümünden mezun olan Sercan Güler, iş hayatında geçirdiği 4. senesini dün düzenlediği bir basın toplantısıyla kutladı. Biraz tecrübe kazanmak ve CV'sini dolu göstermek için karın tokluğuna işe başladığı Metablok A.Ş.'de işlerin pek öyle beklediği gibi gitmediğini belirten Güler, "Kalite kontrol mühendisi olarak adım attığım bu şirket aradan geçen 4 yılda bana çok şeyler kazandırdı. Ha, o 4 yılın ardından şu an tek yaptığım numuneleri alıp müşterilere dağıtmak ama saha tecrübesi de öyle kolay kazanılan bir şey değil..." sözleriyle anlattı kariyer öyküsünü.


Binlerce adayın arasından sıyrıldı


Mezuniyetinin ardından 4 ay kadar süren bir iş arama sürecine giren Güler, kariyere başlangıç yaptığı günleri şöyle özetledi:


"Aslında bana kalsa en başta askerliği aradan çıkartacaktım ama çevremdekilerin 'Askerden önce biraz iş tecrüben olursa dönüşte çok rahat iş bulursun' tavsiyeleri aklımı çeldi. Tam da o sırada Metablok A.Ş'nin kalite kontrol mühendisliği için verdiği ilana denk gelmem, benim için büyük bir şans oldu. Açıkçası pozisyona yüzlerce kişi başvurduğundan öyle çok da umudum yoktu ancak sonra gerek okuldaki yüksek not ortalamam, gerek ilk 6 aylık deneme sürecinde sadece yol parasına çalışmayı kabul eden 4 adaydan biri olmam, gerekse de şirketin genel müdür yardımcısının babamın hemşerisi çıkması sayesinde diğerlerinin arasından sıyrılmayı başardım."


İşe kabul edildiği günü unutamıyor


6 ay boyunca sıfır maaş karşılığında, haftada 6 gün, günde 12 saat çalışmasının işverenleri oldukça etkilediğini vurgulayan Güler, bu sayede ayda 700 TL maaşla kalite kontrol mühendisi olarak işe başlamaya hak kazandığı günü ise hala unutamıyor. Genç mühendis, "Müjdeyi anneme verdiğimde telefonun diğer ucunda gözyaşlarını tutamadı kadıncağız. Babamın da adağı varmış, hemen ertesi gün bir koç kestirdi." derken "Eee, kolay değil tabii. Onca sene türlü fedakarlıklarla yetiştirdiğiniz, dershanesiydi, üniversite masrafıydı derken eğitimine aşağı yukarı bir ev parası harcadığınız evladınızın bir yerlere geldiğini görmek. Ne diyim, Allah her anne babaya nasip etsin." sözleriyle adeta o günlere tekrar dönüyor.


"Müdür Bey'in üzerimde çok emeği var"


O sıralar maaşının kendisine de biraz düşük geldiğini itiraf eden Güler, "Baktım sadece bana değil, etrafımdakilere de düşük geliyor maaşım, 3-5 aylık bir tereddütün ardından cesaretimi toplayıp, konuyu müdürüm İrfan Bey'e açtım. Kendisi beni sessizce dinledikten sonra 'Sercan sen şimdi parayı ne yapacaksın. Genç bekar adamsın. Hem bu işi bir nevi tecrübe olarak düşün. Paraya takılma sen. Ayrıca elimde 500 tane CV var. Keyfin bilir.' diyerek oldukça ikna edici bir konuşma yaptı. Bugün bu sektörde bir yerlere geldiysem ya da en azından hala bir işim varsa İrfan Bey'nin bende çok emeği vardır..." diyerek, müdürüne olan vefa borcunu dile getirdi.


Krizden terfi alarak çıktı


Güler, aradan geçen sürede ekonomik krizlerin ve daha fazla işi daha az insana yaptırarak karı artırma politikalarının etkisiyle şirkette yaşanan küçülmeyi de kendisi için bir fırsata dönüştürmeyi başararak yerini iyice sağlamlaştırmış. Hırsı, çalışkanlığı ve mutlak itaatiyle üst yönetimin de dikkatini çeken genç mühendisin daha fazla sorumluluk alması konusunda karar alan yöneticiler, aktarma departmanındaki 3 kişiyi işten çıkararak kendisini bu bölüme müdür olarak atarlarken, Sercan Güler, şirketteki ilk terfisini aldığı o dönemi şöyle anlatıyor:


"Bir terfi mutlaka bekliyordum. Aktarma sorumluluğu, saha tecrübesi olması açısından önemli bir basamak. Zaten genel müdür, kendisininde aktarmadan bu noktalara geldiğini bana bizzat söyledi. Yalnız bu mevkide daha düşük ücretle daha fazla çalışıldığı belirtildi. Zaten aldığım para pek matah bir şey olmadığından '3 eksik 5 fazla ne farkeder' diyerek teklifi hiç düşünmeden kabul ettim..."


Büyük bir azimle yeni görevine başladı


Aktarmadaki ilk günlerinde, genel merkezdeki rahat çalışma ortamını pek bulamayan Güler, "1 yıl gibi kısa bir sürede departman müdürü olmak gerçekten gurur verici bir başarıydı. CV'm şimdiden göz kamaştırmaya başlamıştı ama açıkçası o departmanda benden başka çalışan olmadığını öğrendiğimde biraz hayal kırıklığına uğramadım değil" derken, yine de işin inceliklerini öğrenmek için yeni görevine büyük bir azim ve kararlılıkla başladığını kaydetti.


Hem personel eksikliği, hem de operasyonun her anında bulunmasının kendisine faydalı olacağını düşündüğü için yeni görevine dağıtımlara giderek adım attığını ifade eden genç mühendis, bunun da sahada görev yapabilen, takım çalışmasına yatkın ve gerektiğinde insiyatif alabilen kişiliğinin bir ispatı olduğunu iddia etti.


Geleceğe umutla bakıyor


Ancak daha sonraki gelişmelerin, kendisinin hiç de beklemediği şekilde ilerlediğini de sözlerine ekleyen Güler, "Genel müdürümüzün soğuktan korusun diye verdiği şeyin kurye üniforması olduğuna başta dikkat etmemişim. Ardından baktım, çok geçmeden altıma bir de motor çektiler. Öyle böyle derken, bir gün bi farkettim, bildiğin kurye olmuşum..." sözleriyle yaşadığı aydınlanmayı gözler önüne serdi.


Her şeye karşın sürekli olarak kendisini geliştirdiğinin ve kariyerinde emin adımlarla ilerlediğinin altını çizen Güler, zamanla daha iyi yerlere geleceğine olan umudunu hala yitirmediğini belirtmesinin ardından şirketteki arkadaşlarının iddaa kuponlarını yatırmak üzere motoruyla gözlerden uzaklaştı.



6 Eylül 2014 Cumartesi

"Çocuksuz Hat" Uygulamasıyla Tartışmalara Neden Olan Yekunoğlu Turizm, Gördüğü İlgiden Memnun

"Çocuksuz Hat" Uygulamasıyla Tartışmalara Neden Olan Yekunoğlu Turizm, Gördüğü İlgiden Memnun


Otobüste durmadan ağlayan çocuk problemine getirdiği iddialı çözümle dikkatleri üzerine çeken Yekunoğlu Turizm'in "Çocuksuz Hat" uygulaması vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. 3 yaş altı çocukların kesinlikle alınmadığı çocuksuz seferlerde, 3-9 yaş arası çocukların da ancak ilaçla uyutulduktan sonra bagajda yolculuk etmelerine izin veriliyor.


Kamuoyuna "Çocuksuz Hat - Kafam Rahat" sloganıyla tanıtılan yeni uygulamaya göre, standart seferlerden ayrı olarak düzenlenecek olan Çocuksuz Hat otobüslerinde belirli bir yaş grubu için oldukça katı kurallar geçerli. 3 yaşından küçük çocukların kesinlikle kabul edilmediği seferlerde, 9 yaş ve altındaki çocuklar ise, yolculuk öncesi uzman bir hekim tarafından ilaçla sakinleştirildikten sonra, uygun bir kap ya da kafes içerisinde muhafaza edilmek şartıyla bagaj bölümlerinde seyahat edebiliyorlar.


Kamuoyu ikiye bölündü


Açıklandığı andan itibaren olumlu ve olumsuz pek çok tepki alan uygulama, ülkeyi adeta ikiye böldü. Özellikle genç kesim, bu yeniliğin otobüs yolculuklarında temel bir insani hak olan asgari konfor koşullarını mümkün hale getirdiğini ifade ederken, çocuklu aileler ise uygulamaya şiddetle karşı çıkıyorlar.


Yıllardır seyahatlerinde Yekunoğlu Turizm'i tercih ettiğini söyleyen Mahir Güncel(34), "Benim evladım kedi mi? Benim çocuğum valiz mi? Niçin bagajda yolculuk edecekmiş? Hadi ilaçla uyutulmasına neyse, ses çıkarmıyorum. O benim de aklıma geliyordu zaten. Tam olarak ilaç değil de, birkaç defa uzun yola çıkmadan önce kendi elimle rakı içirmişliğim bile var. Ama bagaj olayı çok yanlış. Üstelik bir de çocuk için ayrı bagaj parası istiyorlar. Ayıptır..." sözleriyle uygulamaya olan isyanını dile getirirken, yolculuk biteli birkaç gün olmasına rağmen hala çocuklarını uyandıramadıklarını iddia eden bazı aileler de firmayı mahkemeye vermekle tehdit ediyorlar.


"Tepkiler maksatlı"


Şirketin sahibi Ali Ekber Yekunoğlu ise bu sabah yaptığı bir açıklamayla bedeli ne olursa olsun uygulamanın sonuna kadar arkasında olduklarını söyleyerek, kesinlikle geri adım atmayacaklarını net bir şekilde ortaya koydu. Çocuk ağlamasının özellikle karayolu taşımacılığının yıllardır kangren haline gelmiş sorunlarından biri olduğunu belirten Yekunoğlu "Uygulamayı başlattığımız günden itibaren çocuksuz hat biletlerimiz adeta yok satıyor. Gösterilen tepkilere anlam vermekte gerçekten güçlük çekiyoruz. Uygulamanın isminin ÇocuksuzHat olması mı sorun, tam olarak sorun nedir anlayabilmiş değiliz. Yani kaldı ki çoluklu çocuklu cümbür cemaat, panayır gibi klasik seferlerimiz de halen sürüyor; neye bu kadar kızdılar gerçekten bizler için bir muamma. Kimseyi zorla otobüse bindiren yok. Havayolu ve demiryolu taşımacılığıyla rekabet edebilmek için bulduğumuz bu çözüm belli ki birilerinin hoşuna gitmemiş. Bir yerlerden düğmeye basılmış..." sözleriyle, tepkileri maksatlı ve abartılı bulduğunu dile getirdi.


%95'lere varan başarı oranı


Uygulamanın ilk zamanlarında bazı güçlükler yaşandığını açık yüreklilikle kabul eden Ali Ekber Yekünoğlu, "Doğrudur, ilk başlarda hem bagaj havalandırmasındaki yetersizlikten, hem de çocuklara verilen ilaç dozunu tam ayarlayamamaktan kaynaklanan bazı ufak sorunlar oldu ama hatalarımızdan dersler çıkararak her geçen gün daha iyiye gidiyoruz." derken, şu an itibariyle çocukları sağ salim varacakları yere ulaştırmada %90-95'lara varan bir başarı oranı yakaladıklarını da gururla sözlerine ekledi.



2 Eylül 2014 Salı

Sana yalan söyleyeni, hayatında tutmayacaksın. Çünkü, kendisi ayrı bir yük, yalanları ayrı. Demem o ki, sizin yollar ayrılmalı...

Sana yalan söyleyeni, hayatında tutmayacaksın. Çünkü, kendisi ayrı bir yük, yalanları ayrı. Demem o ki, sizin yollar ayrılmalı... September 03, 2014 at 03:18AM

Bazen susmak daha iyidir. Sizin sözlerinizi hak etmeyecek insanlar var.

Bazen susmak daha iyidir. Sizin sözlerinizi hak etmeyecek insanlar var. September 03, 2014 at 01:26AM

Bencillik yüzünden mahvoluyor mutluluklar...

Bencillik yüzünden mahvoluyor mutluluklar... September 02, 2014 at 11:27PM

Sevdiğim kadar sarılabilseydim, kemikleri kırılmıştı.

Sevdiğim kadar sarılabilseydim, kemikleri kırılmıştı. September 02, 2014 at 09:34PM

Sigara ve içkinin önüne geçmenin en güzel yolu zam.. Lakin zenginlerde işe yaramıyor lanet olsun..

Sigara ve içkinin önüne geçmenin en güzel yolu zam.. Lakin zenginlerde işe yaramıyor lanet olsun.. September 02, 2014 at 07:38PM

İyi arkadaşlar elmas gibidirler, kıymetli ve nadir. Sahte arkadaşlar yerdeki yaprak gibidirler, her yerde bulabilrsin.

İyi arkadaşlar elmas gibidirler, kıymetli ve nadir. Sahte arkadaşlar yerdeki yaprak gibidirler, her yerde bulabilrsin. September 02, 2014 at 05:37PM

''Kariyer yapmak harika, ama soğuk gecelerde kariyerinize sarılıp yatamazsınız.''

''Kariyer yapmak harika, ama soğuk gecelerde kariyerinize sarılıp yatamazsınız.'' September 02, 2014 at 03:42PM

kredi kartında 2 bın tl limit var bankanızı arayın diyor.. ne oluyor meğer banka çok özlemiş sesimi duymak istemiş :)

kredi kartında 2 bın tl limit var bankanızı arayın diyor.. ne oluyor meğer banka çok özlemiş sesimi duymak istemiş :) September 02, 2014 at 01:41PM

"Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişilerin en kötü yanı; onları her hatırladığında, seni tekrar tekrar terk etmeleridir.."

"Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişilerin en kötü yanı; onları her hatırladığında, seni tekrar tekrar terk etmeleridir.." September 02, 2014 at 11:47AM

Herkese yalan söyleyebilirsin ama kendine asla. Boşuna kendini kandırmaya çalışma... Neysen o! Aug

Herkese yalan söyleyebilirsin ama kendine asla. Boşuna kendini kandırmaya çalışma... Neysen o! Aug September 02, 2014 at 09:56AM

1 Eylül 2014 Pazartesi

Dost hatırlanmaz genelde; ancak işin düşdüğünde muhakkak aranır..

Dost hatırlanmaz genelde; ancak işin düşdüğünde muhakkak aranır.. September 02, 2014 at 08:02AM

Birlikte olmayı haketmeyen milyonlarca insan yan yanayken, ben neden hala senden ayrı nefes alıyorum? [City of Angels (1998)]

Birlikte olmayı haketmeyen milyonlarca insan yan yanayken, ben neden hala senden ayrı nefes alıyorum? [City of Angels (1998)] September 02, 2014 at 06:09AM

30 Ağustos 2014 Cumartesi

"Hadi yaramı sarmaya merhemin yok, yalandan da olsa gönül alamaz mısın?" /Mevlana/

"Hadi yaramı sarmaya merhemin yok, yalandan da olsa gönül alamaz mısın?" /Mevlana/ August 31, 2014 at 12:13AM

Çok gülen insana iyi davranın, çünkü bir yerlerde hep tek başına ağlar. [Can Yücel]

Çok gülen insana iyi davranın, çünkü bir yerlerde hep tek başına ağlar. [Can Yücel] August 30, 2014 at 10:21PM

Yapay değil, #organik olmalı sevda. Hormonlarla, dış etkilerle ya da yalnızlıktan değil, kendiliğinden gelişip büyümeli gönül bahçesinde...

Yapay değil, #organik olmalı sevda. Hormonlarla, dış etkilerle ya da yalnızlıktan değil, kendiliğinden gelişip büyümeli gönül bahçesinde... August 30, 2014 at 08:27PM

Yastığınıza sarılarak uyuyorsanız bilinçaltınızda birini çok özlüyorsunuzdur.

Yastığınıza sarılarak uyuyorsanız bilinçaltınızda birini çok özlüyorsunuzdur. August 30, 2014 at 06:29PM

Denizi durgun görebilirsin ama hareketsiz asla! [Kızıla Boyalı Saçlar - Kostas Mourselas] Jul

Denizi durgun görebilirsin ama hareketsiz asla! [Kızıla Boyalı Saçlar - Kostas Mourselas] Jul August 30, 2014 at 04:36PM

Seni rüyamda görebilme umudu olmasa, uykunun ne anlamı kalır.

Seni rüyamda görebilme umudu olmasa, uykunun ne anlamı kalır. August 30, 2014 at 02:47PM

☀ Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun. [Dostoyevski] Jul

☀ Yanlış kişiden samimiyet beklediğin an, kırılıyorsun. [Dostoyevski] Jul August 30, 2014 at 12:53PM

"Giderek terbiyesizleşiyorsan; hayatın ne mal olduğunu anlıyorsun demektir." [Bob Marley] Aug

"Giderek terbiyesizleşiyorsan; hayatın ne mal olduğunu anlıyorsun demektir." [Bob Marley] Aug August 30, 2014 at 10:59AM

29 Ağustos 2014 Cuma

Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. [Ernesto Che Guevara]

Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. [Ernesto Che Guevara] August 30, 2014 at 09:09AM

Hayatın en berbat tarafı beklemektir. En iyi tarafı ise beklemeye değer birine sahip olmaktır.

Hayatın en berbat tarafı beklemektir. En iyi tarafı ise beklemeye değer birine sahip olmaktır. August 30, 2014 at 07:17AM

Dolu otobüs de arkaya ilerleyin diyen şöför; havalandırma ki boşluğu da hesaba katmış.

Dolu otobüs de arkaya ilerleyin diyen şöför; havalandırma ki boşluğu da hesaba katmış. August 30, 2014 at 05:25AM

Susma! Bir şey söyle. Biraz olsun yardım et. Gelemiyorum üstesinden ben bu aşkın, tek başıma. [Nev] Jul

Susma! Bir şey söyle. Biraz olsun yardım et. Gelemiyorum üstesinden ben bu aşkın, tek başıma. [Nev] Jul August 29, 2014 at 04:58PM

Dürüst olmanın tek yolu, her fırsatta dürüst olmaktan geçer. Sep

Dürüst olmanın tek yolu, her fırsatta dürüst olmaktan geçer. Sep August 29, 2014 at 03:03PM

Hayatta en büyük zevk başkasının "Yapamazsın" dediğini yapmaktır! [Walter Bagehot]

Hayatta en büyük zevk başkasının "Yapamazsın" dediğini yapmaktır! [Walter Bagehot] August 29, 2014 at 01:11PM

Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.. UstadNFK

Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.. UstadNFK August 29, 2014 at 11:12AM

28 Ağustos 2014 Perşembe

Bir kadın için istediğini elde etmek en büyük mutluluk aracıdır. Bu yüzden kadınlar daha çok alışveriş yapar.

Bir kadın için istediğini elde etmek en büyük mutluluk aracıdır. Bu yüzden kadınlar daha çok alışveriş yapar. August 29, 2014 at 09:12AM

Dünyanın en güzel cümlesi "seni seviyorum" değil, "tümörünüz iyi huylu çıktı" dır. [Woody Allen]

Dünyanın en güzel cümlesi "seni seviyorum" değil, "tümörünüz iyi huylu çıktı" dır. [Woody Allen] August 29, 2014 at 07:20AM

''Her zaman umut vardır. Belki sende yok, belki burada yok ama bir yerde birilerinde var.''

''Her zaman umut vardır. Belki sende yok, belki burada yok ama bir yerde birilerinde var.'' August 29, 2014 at 05:29AM

Hayatta öyle seçimler yap ki; kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin. [Ernesto Che Guevara]

Hayatta öyle seçimler yap ki; kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin. [Ernesto Che Guevara] August 28, 2014 at 05:27PM

26 Ağustos 2014 Salı

Aşkı hangi cümleye sığdırırsan sığdır, aşık olduğunda o cümle sana yetersiz gelir. Jul

Aşkı hangi cümleye sığdırırsan sığdır, aşık olduğunda o cümle sana yetersiz gelir. Jul August 26, 2014 at 06:11PM

Seveni arıyoruz, üzene varıyoruz..

Seveni arıyoruz, üzene varıyoruz.. August 26, 2014 at 04:18PM

Güzel düşün. Çünkü, ancak ve ancak güzel düşünceler seni karanlıktan çıkarabilir.

Güzel düşün. Çünkü, ancak ve ancak güzel düşünceler seni karanlıktan çıkarabilir. August 26, 2014 at 02:22PM

Beklemek zor ama beklediğine değecek.

Beklemek zor ama beklediğine değecek. August 26, 2014 at 12:28PM

MSN Facebook’u keşfedinceye, Facebook Twitter’ı keşfedinceye, Twitter sevgili buluncaya kadar, süperdir.

MSN Facebook’u keşfedinceye, Facebook Twitter’ı keşfedinceye, Twitter sevgili buluncaya kadar, süperdir. August 26, 2014 at 10:35AM

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Ve bazen kendine dürüst olmaya utanır insan...

Ve bazen kendine dürüst olmaya utanır insan... August 26, 2014 at 08:44AM

Herkesin derdi kendine büyük.

Herkesin derdi kendine büyük. August 26, 2014 at 06:54AM

Hıc bır sey ıcın gec degıl ıste o sey ne onu anlamıyorum..

Hıc bır sey ıcın gec degıl ıste o sey ne onu anlamıyorum.. August 26, 2014 at 05:01AM

Sa e, benimle konuşmayı özleyip özlemediğini merak ediyorum. Jul

Sa e, benimle konuşmayı özleyip özlemediğini merak ediyorum. Jul August 26, 2014 at 03:05AM

Sevgili ÖSYM,ALES'te emeği geçen herkese teşekkür ederim ancak böyle bir sınav için 35TL fazla.3-5TL yapın,sürümden kazanın,herkes eğlensin.

Sevgili ÖSYM,ALES'te emeği geçen herkese teşekkür ederim ancak böyle bir sınav için 35TL fazla.3-5TL yapın,sürümden kazanın,herkes eğlensin. August 26, 2014 at 01:12AM

Birini anlamak için söylediklerinden çok sustuklarını dinleyin. Çünkü insan, söylediklerinden çok sustuklarında gizlidir. [Stone]

Birini anlamak için söylediklerinden çok sustuklarını dinleyin. Çünkü insan, söylediklerinden çok sustuklarında gizlidir. [Stone] August 25, 2014 at 11:19PM

Ancak eski hayallerin kırılmasıyla mümkün yeni hayaller kurabilmek... [Haydi kıralım hayallerimizi - Haşmet Babaoğlu] Jul

Ancak eski hayallerin kırılmasıyla mümkün yeni hayaller kurabilmek... [Haydi kıralım hayallerimizi - Haşmet Babaoğlu] Jul August 25, 2014 at 09:24PM

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Saçma Sapan Hareketleri Nedeniyle Ailesi Tarafından 'Hiperaktif' Olarak Tanımlanan Çocuğun, Bildiğimiz Gerizekalı Olduğu Ortaya Çıktı

Saçma Sapan Hareketleri Nedeniyle Ailesi Tarafından 'Hiperaktif' Olarak Tanımlanan Çocuğun, Bildiğimiz Gerizekalı Olduğu Ortaya Çıktı


Ankara'da yaşayan Hakan-Bilge Terziel çifti, aşırı hareketli olması nedeniyle psikiyatri kliniğine götürdükleri evlatları Anıl Can Terziel'e (6) konulan "akli dengesi yerinde değil" teşhisinin şokunu yaşıyor. Yerinde duramayan, sağa sola saldıran ve durmadan saçma sapan konuşan her çocuk gibi Anıl Can'ın da yüksek zekası nedeniyle hiperaktif olduğunu düşünerek kliniğin kapısından giren genç çift, çocuklarının gerçekten, bildiğimiz gerizekalı olduğu gerçeğini kabullenmeye çalışırken, yaşadıkları dram benzer durumdaki diğer ebeveynleri de endişelendiriyor.


"Hiperaktif diye seviniyorduk"


Aydınlıkevler Özel Hastanesine ait Psikiyatri Kliniğinden aldıkları sonucun ardından büyük bir şok yaşayan genç çift, hastane çıkışında güçlükle zaptedebildikleri Anıl Can'a rağmen çarpıcı açıklamalarda bulundular. Anıl Can'ın etrafta gördükleri çocuklardan çok da farklı olmadığını iddia eden anne Bilge Terziel (33) "Tamam biraz hareketlidir, saldırgandır Anıl'ımız... oğlum dur bir saniye... Ancak biz bunu hiperaktif olmasına falan yormuştuk. Hatta bu... yapma evladım... biraz da hoşumuza gidiyordu, zeki falan oluyor diye hiperaktifler" şeklinde başladığı konuşmasına, minik Anıl'ın ayakkabılarına kusması nedeniyle ara vermek zorunda kaldı.


"Oğlan deli çıktı


Eşinin ardından söz alan talihsiz baba Hakan Terziel de "Hiperaktif bu çocuk diye seviniyorduk sevinmesine de... evladım çekme annenin saçını... Bizim oğlanın durumu o değilmiş maalesef. Bildiğimiz gerizekalıymış" diyerek, minik yavrularının bazı garip davranışlarının nedenini ancak şimdi anlayabildiklerini ifade etti. Gün boyunca hiç durmadan soru soran, yarım cümlelerle konuşan, konuşamadığı zaman da uydurma şarkılar söylemeye çalışan Anıl Can'ı bugüne dek sempatik bulduklarını açık yüreklilikle söyleyen Baba Terziel, konuşmasına şu şekilde devam etti:


"Ne bileyim, demek ki babası olduğum için bana öyle şirin geliyormuş... Bilge, koş yakala şu oğlanı!.. Bir de, niye yalan söyleyeyim, erkek çocuğu diye deli dolu olması, sürekli birilerine sataşması da beni eğlendiriyordu. Hatta öyle bir dolu saçma sapan videosunu da facebook'a kendi ellerimle yükledim... Kısmet işte, insan bilemiyor neyin ne olaca... Çocuğum ısırmasana abilerin bacağını!"


Hiperaktif deyince seviniyorlardı


Kliniğin başhekimi Dr. Emirhan Yücedağlı, aşağı yukarı her ay kendilerine bunun gibi hiperaktif şüphesiyle getirilen 100-150 kadar çocuk olduğunu ifade ederken, "Bir defa hiperaktivite istatiksel olarak bu kadar yüksek görülen bir rahatsızlık değil. Hatta 16 yıldır bilfiil çocuk psikiyatrlığı yapan biri olarak ilk kez gerçekten ruh hastası bir çocukla karşılaştığımı da söylemeliyim. Normalde bize gelen çocukların önemli bir kısmı bildiğin şımarık ama bunu ebeveynlere anlatmak mümkün olmuyor. 2-3 seans paralarını alıp rapora da 'Hiperaktif' yazınca sevinip gidiyorlar. Niyeyse onu çok matah bir şey sanıyorlar, biz de sesimizi çıkarmıyoruz" diyerek olayın bu noktaya gelmesinde tıp camiası olarak kendilerinin de suçu olduğunu itiraf etti.


Dr Yücedağlı, talihsiz çiftin yaşadığı dramın bütün ebevynlere ibret olması gerektiğini belirttiği esnada hastabakıcıların elinden kurtulmayı başararak, kliniğin kapısına doğru koşmaya başlayan minik Anıl Can da uyuşturucu tabancayla vurularak etkisiz hale getirildi.



 
© Copyright 2035 akeron
Theme by Yusuf Fikri