27 Aralık 2014 Cumartesi

Ders Çalışma Esnasında Başlayan “Okulun en güzel kızı kim” Tartışması Yine Felaketle Sonuçlandı: 8 F, 2 Ders Tekrarı

Ders Çalışma Esnasında Başlayan “Okulun en güzel kızı kim” Tartışması Yine Felaketle Sonuçlandı: 8 F, 2 Ders Tekrarı


İstanbul Mecidiyeköy'deki bir öğrenci evinde geçtiğimiz günlerde başlayan "Bölümün en güzel kızı kim?" tartışmasında bilanço ağır oldu. Halen İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünde eğitimlerini sürdüren 5 erkek öğrencinin ders çalışmak için bir araya gelmesiyle başlayan tartışma alkolün de tesiriyle kısa sürede büyürken, aradan geçen dört günün ardından bir uzlaşıya varamayan taraflara polis müdahale etmek zorunda kaldı. Kokudan şüphelenen komşuların ihbarıyla olay yerine gelen polis ekipleri, kapıyı kırarak girdikleri evde kan donduran manzarayla karşılaştılar: 8 F, 2 ders tekrarı...


Polisi şok eden manzara


Öğrencilere yapılan ilk müdahalenin ardından olay yerini güvenlik çemberine alan polis ekiplerinin oldukça sarsılmış olduğu gözlerden kaçmazken, evde karşılaştıkları manzarayı hakkıyla anlatmanın mümkün olmadığını söyleyen Polis Memuru Rıza Karaalp, "Kapıyı kırıp içeri intikal eden ilk ekipteydim. Şahsen 16 senelik polisim, neler gördüm ama o gece gördüğümüz şeylerin tamamını burada anlatabileceğimi sanmıyorum... Hepsi baksırla oturan 5 tane herif, leş gibi kokmuş ortalık... Kıllı kıllı, çıplak erkek bacakları, bira şişeleri... Her yer bira şişesi... O koku..." demekle yetindi.


"Cavide diye güzel kız mı olur?"


Sağlık ekiplerince ilk müdahaleleri olay yerinde yapılan gençler, daha sonra Mecidiyeköy Karakolu'na götürülerek polise ifade verdiler. İlk sorgularının ardından serbest bırakılan öğrencilerden S.D. (21) çıkışta basına yaptığı açıklamada, "Biz öyle normal normal ders çalışıyorduk. Arkadaşlardan biri ‘Olm Selin nasıl kız ama' diye bi laf attı ortaya. O öyle deyince, başka bi arkadaş Figen’in de en az Selin kadar güzel olduğunu iddia etti. O esnada muhabbeti duyan diğer bi eleman da bira almaya gitti, yanlış hatırlamıyosam film de oralarda bi yerde koptu..." derken, S.D.'nin ev arkadaşı olduğunu ifade eden F.H (20) ise şöyle devam etti:


"Şimdi tabii Selin tamam da, Ebru varken Figen'in lafı edilir mi allaanızı severseniz? Cavide var bi de, tamam güzel hatun Allah için de, ama yani onu da eşe dosta nası anlatacaksın? Düşünsenize, yeni hatun buldum abi diyeceksin, adı ne diyecekler, Cavide! O onun kafasında nasıl canlanacak? Olacak şey mi yani lütfen ya..."


"Koku burnumdan gitmiyor"


Durumu polise ihbar ederek tartışmanın daha fazla kontrolden çıkmasını önleyen apartman sakini Ahmet Çatık (37) ise, olayı bir süredir apartmanda ince ince peydahlanan kesif koku sebebiyle farkettiğini aktardı.


Öğrencilerin son zamanlarda dayanılmaz hale gelen gürültüsünden zaten rahatsız olduğunu dile getiren Çatık, "O gece apartmana girdiğimde çocukların dairesinden gelen koku bardağı taşıran damla oldu diyebilirim. O yani artık bambaşka bi şeydi. Afedersiniz böyle beklemiş et, nasıl diyeyim, zamanında mahalle arası karate salonları vardı, ordaki gibi ayak desen o değil, ter desen tek o da değil... Böyle pis, kesif..." dedi ve ekledi: "Orada zaten bi an kendimden geçmişim. Öyle kaç dakka yattım kaldım bilmiyorum ama kalkınca aradım polisi işte, gelip müdahale ettiler sağolsunlar..."


Uzmanlar: "Öyle aynı evde toplanıp ders çalışmak diye bi şey yok"


Son zamanlarda sıklaşan bu tip vakalar üzerine görüşlerine başvurulan rehberlik uzmanları ise, öğrencilerin sık sık bu tarz yanılgılara düşebildiğini ve ders çalışmak için bir araya gelmelerin genelde ders tekrarı ile sonuçlandığının altını çizdi. Aileleri bu konuda dikkatli olmaya davet eden yetkililer, “Beş arkadaş bi araya gelip ders çalışacakmış, öyle bişey yok. Beş tane o yaşta adamı aynı eve doldurursan oradan hayırlı bişey çıkmaz. Herkes otursun evinde insan gibi dersini çalışsın." diyerek önemli uyarılarda bulundu.



14 Aralık 2014 Pazar

Başbakan Erdoğan'dan Medyaya Sert Tepki: ''Söylediğim gibi yazsaydınız basın özgürlüğünde 154. olmazdık...''

Başbakan Erdoğan'dan Medyaya Sert Tepki: ''Söylediğim gibi yazsaydınız basın özgürlüğünde 154. olmazdık...''


Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün açıkladığı ‘2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke arasında 154. sırayı alması Başbakan Erdoğan’ın tepkisine neden oldu. Bugüne dek medya organlarına çeşitli uyarılarda bulunduğunu ancak tüm çabalarına rağmen telkinlerinin dinlenmediği üzülerek gördüğünü belirten Başbakan, faturayı gazetecilere kesti. “Yani yeri geldi harf harf söyledik. Demek bu müdahalemiz de olmasa artık kimbilir 200. mü olacaklardı, 500. mü belli değil” diyen Erdoğan’ı sakinleştirmekse yine basın mensuplarına düştü. Başbakan’ın karşısında özeleştiride bulunan gazeteciler, bundan böyle Erdoğan tarafından oluşturulan şablona birebir uyacakları sözünü verdiler.


Utanç tablosu masaya yatırıldı...


Türkiye’nin 2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’nde 154.sırada yer aldığının açıklanmasının ardından bugün öğle saatlerinde ülkenin önde gelen basın kuruluşlarının temsilcileri derhal Başbakanlık Binası’na davet edildi. Tayyip Erdoğan’ın bizzat ev sahipliği yaptığı toplantı, Başbakan’ın sert sözleriyle başladı. “Hepinizi kaç kere aradım. Yeri geldi sayfa sayfa, harf harf haberleri dikte ettirdim. Ama siz naaptınız? İlla kendimizden bir şey katacağız diye adeta saçmaladınız. Nooldu? Dünya dümeni gördü, yemedi... Yani gazeteci olmuşsunuz ama hala başbakandan iyi haber yazabileceğinizi sanıyorsunuz arkadaşlar” sözleriyle kızgınlığını dile getiren Erdoğan, alınan 154.lüğü ‘utanç tablosu’ olarak nitelendirdi.


“Sanki baskıcı biri varmış gibi gösteriyorsunuz”


Ülke medyasının yaratıcılık konusunda çok ciddi sıkıntılar çektiğini kaydeden Başbakan, 154.lüğe giden yolda bu sorunun etkili olduğunu şu sözlerle vurguladı: “Ya arkadaş ben günde hiç konuşmasam 4 saat konuşuyorum. Sen başını manşet yap, sen ortasını, sen sonunu. Ama yok, hepiniz aynı sözümü manşete çekiyorsunuz ülkede baskıcı biri varmış gibi bir hava oluşuyor. Al bak, en son 17 Aralık'ta hurra hepiniz haber değeri varmış gibi yok ayakkabı kutusu, yok kasa gösterip durdunuz. Bütün dünya basını o sıralar Noel haberi yapıyordu, kaçırdınız o haberleri. Sonra tabi olursun 154. yaratıcılık sıfır, haber takibi sıfır...”


Gazetecilere kılavuz dağıtıldı


Oldukça gergin geçen toplantı, Başbakan Erdoğan’ın gazeteciler için hazırladığı yeni yol haritasının paylaşılmasıyla devam etti. Ufak bir kitapçık halinde basın mensuplarına dağıtılan, bizzat Tayyip Erdoğan’ın kaleme aldığı kimi notlar şöyle;


- Hafta sonları futbol ağırlıklı gidilecek. Verilmeyen gol, çalınmayan ofsayt gibi işleri federasyonla halledicez biz. Minimum Pazartesi’ye, hatta Salı’ya bu alandan yürünecek


- Salıları grup toplantımız var. MHP’nin de var. Ben size bu kadarını söyliyim. Daha açık ifade edince, sanki benim ifade özgürlüğüm yokmuş gibi, ifade özgürlüğüne müdahale sayılıyor.


- “Instagram’daki ünlülerin bugünü” işleri güzel, onları ön plana alalım.


- Posta’nın amatör şairler kısmı iyi. Oradan haftanın şiirlerini alıp şu yolsuzluk operasyonları tekrarlanırsa komple ilk sayfaya basın. Sonuçta şiir medeniyet göstergesi, en aşşa 2 sıra zıplatır bizi.


- At yarışı tahminlerine daha geniş yer verilsin. Hükümetten tek bi Allahın kulu, basındaki bu alana en ufak bir müdahalede bulunmadı. Bu köşe medar-ı iftiharımız.


Özeleştiri geldi


Toplantıda hazır bulunan gazetecilerin bir süre dağıtılan kitapçıkları incelemelerinin ardındansa Başbakan’a ilk destek Star Gazetesi yazarı Bülent Asım Gökeler’den geldi. Sözlerine “Arkadaşlar, Başbakanımız haklı. Şimdi elimizi taşın altına sokma zamanı” diyerek başlayan Gökeler, Tayyip Erdoğan’ın eleştiriye kapalı olduğu iddialarının asılsız olduğunu, gazete olarak muhalefete yaptıkları her eleştiride bizzat teşekkür bile aldıklarını kaydetti. “Peki Başbakan’ın kendi eleştirilemez mi? Bence yapabiliriz değerli meslektaşlarım. Bugüne dek yapmadık, biz hata ettik. Ben kesin karar verdim yarın yazıyorum kendisine ilk eleştirimi” diyen Gökeler, yazmayı planladığı yazısının başlığını da katılımcılarla paylaştı: "Sayın Başbakanımız’ın En Kötü Özelliği Herkesi Kendisi Gibi Zannetmesi"


Gökeler’in sözleri salonda büyük alkış alırken, basın mensupları “Tayyip Erdoğan, yetmez mi bu kadar mükemmeliyetçilik?”, “Başbakansın, tevazu gösterme, gerçek sanarlar!”, “Ne geliyorsa başına bu dürüstlüğünden geliyor” gibi başlıkları yarın yazmak üzere kendi aralarında paylaşarak toplantıdan ayrıldı.



13 Aralık 2014 Cumartesi

Kendi Belediyesinde İtfaiye Eri Olarak İşe Başlayan Belediye Başkanı, Kadrolaşma İddialarını Sert Bir Dille Yalanladı

Kendi Belediyesinde İtfaiye Eri Olarak İşe Başlayan Belediye Başkanı, Kadrolaşma İddialarını Sert Bir Dille Yalanladı


Muğla'un Cinaslı İlçesi Belediyesinin itfaiye personeli alımı için açtığı sınav sonucunda, Belediye Başkanı Mustafa Sadiver'in itfaiye personeli olarak göreve başlaması çeşitli spekülasyonları da beraberinde getirdi. Başkanlık görevinin ardından, itfaiyedeki görevine de başlayarak Cinaslılılar'ın büyük tepkisini çeken Sadiver, belediyede kadrolaşma ve adam kayırma olduğu yönündeki suçlamalara "Herhangi bir usulsüzlük yok; bileğimin hakkı ile kazandım." sözleriyle yanıt verdi.


Hiç yakınım yok


Aynı zamanda Belediye Başkan Yardımcılığı ve Fen İşleri Müdürlüğü görevlerini de yürüten Mustafa Sadiver, olayın neden bu kadar büyütüldüğünü anlayamadığını, eleman alımının tamamen prosedürlere uygun bir şekilde yapıldığını belirtti. Kendisinin personel alım ilanındaki tüm şartları taşıdığının ve ilanda belirtilen 32,073 puanlık KPSS ön şartına sahip olduğunun da altını çizen Sadiver, "Açıkcası bu söylentileri biraz maksatlı buluyorum ben. Her şey ortada. Şartları taşıyan geldi de işe mi almadık? Neyin kadrolaşmasıymış bu? Cinaslı halkına hizmet götürmek aşkıyla geçen bunca senede sırf laf söz olur diye bir tane bile yakınımı işe almamış adamım, artı zaten hiç yakınım yok..." diyerek, yolsuzluk söylentilerini kesin bir dille yalanladı.


Sırada zabıtalık var


İtfaiyedeki işlerinin, belediyedeki diğer görevlerini olumsuz yönde etkilemeyeceğini ve zaten itfaiye personelinin de pek bir iş yapmadığını vurgulayan Sadiver, "İşin aslı, itfaiye için hususi bir elemanın çalışmasını da ben pek mantıklı bulmuyorum. Cinaslımız'da bugüne kadar benim bildiğim bir kere yangın çıktı. O da arkadaşlar durumu fark edip müdahale edene kadar itfaiye binasının kısmen yanmasıyla sonuçlandı. Bu kadarı benim de elimden gelir sanıyorum..." diyerek, yeni görevini de hakkıyla yerine getireceği konusunda Cinaslılılar'a güvence verdi.


Konuşmasının sonlarına doğru oldukça duygusal anlar yaşayan Mustafa Sadiver "Çalışmak ayıp mı? Alnımın teriyle ekmek paramı kazanmak ayıp mı?" diyerek şöyle devam etti: "Değil elbette, ancak çalışmadan kazanmaya alışmış bazılarına ters gelmesi doğal pek tabii. Bakın daha şimdiden bunu buradan duyurayım, sonra yine tartışma çıkmasın: Bir dahaki ay zabıta alımı yapıcaz, o kadroya da başvurucam nasipse. Varsa Kpss'sine güvenen çıksın karşıma..."



12 Aralık 2014 Cuma

1. Geleneksel Memuriyet Kongresi ‘‘Şu an sistem yok’’ Gerekçesiyle Yarıda Kaldı

1. Geleneksel Memuriyet Kongresi ‘‘Şu an sistem yok’’ Gerekçesiyle Yarıda Kaldı


1. Geleneksel Memuriyet Kongresi Türkiye'nin çeşitli yerlerinden iki bin idari izinli memurun katılımıyla beraber dün Ankara Congressium'da başladı. Dünyadaki teknolojik yeniliklere memurları entegre etmeyi ve genel memur imajını masaya yatırmayı amaçlayan kongre, öğleden sonra ‘sistemin gitmesi’ sebebiyle yarıda kaldı. Günün geri kalanını boş geçiren katılımcı memurlar büyük bir mutlulukla Ankara sokaklarına aktı.


“Benim çektiğimi kimse çekmemiştir”


Türkiye’de ilk kez düzenlenen kongre, Çalışma Başbakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ramazan Bilener'in konuşmasıyla başladı. Müsteşar Yardımcısı’nın “Valla benim bu memuriyetten çektiğimi kimse çekmemiştir. Halen daha sokağa çıksanız 'Müsteşar ne demek, ne iş yapar' diye sorsanız çoğu kişi cevap veremez. Bakanları tanıyorsunuz, ben onlardan daha çok çalışıyorum ama inan olsun tanıyan yok. Geçen mandalina alırken pazarcı elime vurup 'Abi onları mıncıklama. gözünle seç' diye azarladı. Bakana bunu yapsan seni paket ederler” şeklindeki açılış metni salonda duygu dolu anların yaşanmasına sebep oldu. Ancak, dakikalar geçmesine rağmen bir türlü bitmek bilmeyen konuşma salondaki duygusal iklimin hızla bıkkınlık dolu inlemelere dönüşmesine yol açtı. Durumun fark edilmesi üzerine, çay molasına gidildi.


Yenilikler ve teknolojik gelişmeler öğretildi


Müsteşar Yardımcısının hayli uzun konuşması ve çay molasının bitiminin ardından, kongrenin ana toplantı gündemlerinden olan yenilikler ve teknolojik gelişmeler başlığına geçildi. Memuriyetini Hacettepe Üniversitesi Öğrenci İşleri’nde sürdüren Berşan Kebikeç’in ‘Memuriyette inovasyon mümkün mü? Memur dün neydi bugün ne?’ konulu sunumu tüm katılımcılar tarafından dikkatle takip edildi. Sunumu boyunca, memuriyetle inovasyon arasında sıkı bağlar kurulması gerektiğini vurgulayan Kebikeç’in ‘Yeni teknolojiye alışmak: Kamu kurumlarında mülga olan Solitaire yerine Candy Crush adaptasyonu’ isimli çalışması salondan büyük alkış aldı.


Slaytların bitmesiyle birlikte soru cevap bölümüne geçen öğrenci işleri çalışanı Berşan Kebikeç'in katılımcılardan gelen sorulara “Bilmiyorum. O işe biz bakmıyoruz”, “Siz form doldurun yarın bakarız”, “O belgeyi biz veremiyoruz. Onun için üst katta Gizem hanımla görüşmeniz gerekiyor” şeklinde cevaplar vermesi ise “İşte memurla empati kurabilen gerçek bir memur” görüşünün pekişmesine neden oldu. Son olarak “Laboratuar sonuçlarını öğleden sonra veriyoruz” diyen Kebikeç, bu sözleriyle hem öğle tatilinin geldiğini müjdeledi hem de sağlık sektöründe çalışan memurları da unutmadığını gösterdi.


Öğleden sonra ağırlık çöktü


Saat 13.30'da başlayan ikinci oturumda Dr. Fatih Yıkman, ‘Memurun imajı: Bu Tarz Benim-Memur Özel’ konulu konuşmasını yapmak üzere geldiği sıradaysa yemekte yağlı haşlama yiyen katılımcıların uyukladığı görüldü. Dr. Fatih Yıkman konuşmasında “Kahverengi takımın içine pembe kravat taktık diye bizi hor gördüler. Öbürsüleştiler. Şimdi soruyorum bu tarzın kime ne zararı var?” dedikten sonra ekose ceketin altına rahatlıkla pötikare gömlek giyilip, kombinin yün kravatla tamamlanabileceğini söylemesi özellikler salondaki henüz uyumamış erkek memurlar tarafından yoğun alkışla karşılandı.


Ve “Sistem kilitlendi…”


Son olarak, günün üçüncü oturumunda sunumunu yapmak üzere gelen SGK Memuru İnci Demin'in bilgisayarını hazırlarken “Ay ben yanlış bir şeye bastım galiba. Ekran gitti” demesi salonda gülüşmelere neden oldu. Arızanın giderilememesi üzerine moderatör Alper Göbek’ten gelen “Arkadaşlar maalesef şu anda sistem yok. Sunumu erteliyoruz” açıklamasıysa büyük bir mutlulukla karşılandı. Moderatörün “Ya gelir şimdi, şaaparız, hallederiz” sözlerine “Ohoo mesai bitti sayılır saat olmuş 2 buçuk” tepkisini veren memur kitleleri, üç gün devam edecek olan kongrede sistemin hiç düzelmemesi umuduyla salonu boşalttı.



6 Aralık 2014 Cumartesi

En Büyük Hayali Olan ''PES oynayan sevgili''ye Sonunda Kavuşan Barış Akaryurt, Kızı Bir An Evvel Terk Edebilmek İçin Bahane Arıyor...

En Büyük Hayali Olan ''PES oynayan sevgili''ye Sonunda Kavuşan Barış Akaryurt, Kızı Bir An Evvel Terk Edebilmek İçin Bahane Arıyor...


Uzun zamandır beraber PES oynayıp, iki el tavla atabileceği bir sevgili arayan Barış Akaryurt, bugünlerde hayallerine kavuşmuş olmanın buruk sevincini yaşıyor. İlişkinin “cicim ayları” olarak tanımladığı ilk 15 günlük evresinde; PES'ti, tavlaydı, bilmemneydi derken o heyecanla kızın asıl durumunu fark edemediğini söyleyen genç, “keşke Allah’tan başka bir şey dileseymişim. İlk başta her şey güzel gidiyordu ama yenilgiyi hazmedemeyip emanet playstation'ı kafamda parçalayınca yanlış giden bir şeyler olduğunu anladım. Kız bildiğin hayvan evladı çıktı. Nasıl yapıcam, ne diycem de ayrılıcam hiç bilmiyorum” sözleriyle içinde bulunduğu çıkmazı dile getirdi.


Önceki ilişkilerinde aradığını bulamadı


Bugüne kadar yaşadığı ilişkilerde hep gerçek bir arkadaş, bir kanka gibi takılabileceği birini aradığını söyleyen Akaryurt; “Alışveriş çantası taşımaktan, dükkan gezmekten, festival filmi seyretmekten iflahım kesiliyordu. Evde film izleyelim diyorlar, aha diyorum bu sefer tamam; beraber yemek yapalımlarla, Güney Kore, İran, İskandinav sinemasıyla üç kuruşluk libidomu da orada bırakıp dönüyordum. ‘Sadece beraber uyumak istiyorum’ diye bir şey mi kaldı allah aşkına ya?” sözleriyle önceki ilişkilerinde yaşadığı hayal kırıklıklarını dile getirdi.


Bu işin böyle gitmeyeceğini anladığından bari en sevdiği hobisi olan PES oyununu sevgililerine öğretmeye çalıştığını söyleyen genç: “Madem PES oynayanını bulamıyorum, bari öğreteyim dedim. Çoğu zaten 2 kere denedikten sonra sıkıldı, yalandan heveslenmiş gibi görünen de her maçta fark yiyince küsüp gitti...” dedi ve ekledi; “Eh, ben de vazgeçtim”…


1-4’lük İnter galibiyeti ve kafada parçalanan oyun konsolu...


Şans eseri, bir internet kafenin düzenlediği turnuvada şimdiki sevgilisi olan Pelin Bulur ile tanıştığını söyleyen genç Barış, “İlk başta çok etkilenmiştim kendisinden. Gerek topu alışı, gerek topla dönüşü, defansın arkasına yaptığı uzun koşular. Tam bir maestroydu. Hayatımın kadınını bulmuştum...” diyerek şöyle devam etti:


“Annemler yazlığa gidince fırsat bu fırsat dedim; biraları çerezleri, arkadaştan da PES'i istedim. Şahane bir ev ortamı yaratıp kızı davet ettim. Normal normal oynarken, bu üç bira içtikten sonra afedersiniz ne anam kaldı ne bacım. Yok hakem seni tuttu, yok bozuk kolu bana verdin, yok Messi oynamadı, ilk gol ofsaytı, bilmemne derken bu bildiğin hayvana dönüştü orada… Ben de hani normal yendim ya az dalga geçeyim dedim. Sen misin arkadaş? Kolu fırlatmalar, rövanş istemeler, en çok kim koydular derken tuttu aleti bana fırlattı. Hiç yoktan da 800 lira oradan zarara girdik...”


Ayrılık denemeleri başarısızlıkla sonuçlandı


Talihsiz olayın ardından bir kafede buluşup ayrılma talebini sevgilisine ileten Barış Akaryurt, sevgilisin bu talebe “kelebek” tabir edilen kesici alet ve “seni şuracıkta dilimler, o makarnaya sos yaparım bebişim. Yakma kendini de beni de...” sözleriyle karşılık verdiğini; ikinci ayrılık denemesinde ise kızın elinde olduğunu iddia ettiği seks kasedi ile engellendiğini vurguladı.


Başına çok büyük bela aldığı her halinden belli olan talihsiz genç, “hayatımda duymadığım küfürleri ondan duydum. Pandikten, cüccük hareketine kadar tedavülden kalkmış her türlü el şakasına maruz kaldım. Askerden beri bu kadar çirkinliği bir arada görmemiştim. Şimdilerde yapabilirsem kendimden tiksindirme taktiği üzerine yoğunlaşacağım. Dayaksa dayak, pandikse pandik. Bir şekilde hallolacak. En olmadı, alışverişe başlayıp mağaza falan gezdireyim diyorum. O kadar festival filmi de seyrettim, biraz da o kanaldan yürüycem. Benim üzerimde işe yaramıştı neticede, neden olma…” derken, sevgilisinin ileriden yaptığı boyun kesme hareketi ile apar topar kalkıp toplantıyı noktaladı.



 
© Copyright 2035 akeron
Theme by Yusuf Fikri